Kriton Diyaloğu: Yasaya her zaman boyun eğmek mi gerekir? Yasaya itaat etmemenin mantıksal zemini var mıdır?
Platon’un “Kriton”u MÖ 399 yılında Sokrates’in idam edilmeyi beklediği Atina hapishanesinde geçen bir konuşmayı anlatır.
Beş yüzden fazla Atinalı vatandaştan oluşan bir meclis Sokrates’i gençleri yozlaştırmak ve dinsizlikle, yani şehrin tanrılarına saygı göstermemekle suçlamıştır. Sokrates bu suçlamaları reddetmiştir. Dahası, halka açık felsefe yapmasının yıkıcı olmaktan uzak, Atina’nın yararına ve tanrı Apollon’un hizmetinde olduğu konularında ısrar etmiştir.
Ancak jüri ikna olmamış ve onu suçlu bulmuştur. Duruşmanın hüküm aşamasında Sokrates, “cezasının” prytaneum ya da merkezi yemekhanede, genellikle Olimpiyat şampiyonları ve benzerleri için düzenlenen bir ödül olan, ömür boyu ücretsiz yemek olması gerektiğini önerdiğinde jüri daha da öfkelenmiştir. Bu oyun iyi sonuç vermemiş ve Sokrates ölüm cezasına çarptırılmıştır. Dinî bir gelenek, infazı birkaç hafta geciktirmiştir; ama artık infazın eli kulağındadır.
Sokrates’e karşı derin bir sevgi besleyen ve zengin bir adam olan Kriton bu duruma müdahale etmek ister. Kriton bir sabah erkenden bir kaçış planıyla Sokrates’in hücresine gelir. Gardiyana rüşvet vermiş ve diğer arkadaşlarının da yardımıyla Sokrates’in bir başka Yunan şehir devleti olan Teselya’ya götürülmesini organize etmiştir. Sokrates kalan ömrünü orada, Atina’yı terk edecek olan ailesiyle birlikte sürgünde geçirebilecektir. En zor kısmı hariç her şey düşünülmüştür: Sokrates’i bu planı kabul etmeye ikna etmek (43a-44b, 45c).
Sokrates’i tanıyan herkes bunun kolay olmayacağını bilir. Ancak Kriton arkadaşının hayatını kurtarmaya kararlıdır ve bu yüzden bir dizi argümanla donanmış olarak onun karşısına gelir. Kriton, Sokrates’in ölümden korkmadığını bilir ve bu yüzden Sokrates’te yankı bulması en muhtemel olan hususlara başvurur: Onur duygusu ve toplumsal sorumluluklar.
Kriton söze kişisel bir tavırla başlar. Sokrates idam edilirse kendisi ve arkadaşları yeri doldurulamaz bir dostu kaybedeceklerdir. Dahası, insanlar Sokrates’in arkadaşlarının bunu yapabilecek imkânları varken neden onun hayatını kurtarmak için daha fazlasını yapmadıklarını merak edeceklerdir. Şu soru insanların aklına takılacaktır: Kriton arkadaşının hayatını kurtarmak için biraz para vermeyi reddedecek kadar cimri biri midir? (44c)
Ayrıca Sokrates’in idam edilmesi hâlinde babasız kalacak olan oğullarını yetiştirme ve eğitme yükümlülüğü de vardır (45d).
Son olarak, Sokrates adaletsiz kaderini edilgen bir şekilde kabul ederek düşmanlarına istediklerini vermiş, kötülüğün zafer kazanmasını sağlamış olacaktır. Ölüm kolay ve korkakça bir çıkış yoludur. Yaşamaya devam etmek daha zor ve cesurcadır. Kaçmak kötülüğü zaferden mahrum bırakacaktır (45e-46a).
Sokrates sabırla dinler, sonra dikkatle Kriton’un akıl yürütmesini altüst eder. İtibara yapılan itirazların yanlış yönlendirilmiş olduğunu savunur. Sonuçta, çoğu insana neyin adil göründüğüyle değil, gerçekte neyin adil olduğuyla ilgilenmeliyiz. Kişisel ilişkilere yapılan atıflar da sonuç vermez. Sokrates çocuklarını, onlara örnek olacak adaletsiz bir davranış sergileyerek yetiştiremez. İyi bir arkadaş da olamaz. Düşmanlarına yardım etmeye gelince, onların istediği şey ona zarar vermektir. Eğer Sokrates adaletsiz davranırsa kendi ruhuna zarar vererek onlara istediklerini vermiş olacaktır.
Bu argümanlarla Sokrates, Kriton’u gerçekten önemli olan tek konunun adalet olduğuna ikna edebilir. Eğer Sokrates kaçmanın adaletsizlik olacağını gösterebilirse o zaman Kriton’un söylediklerinin hiçbir önemi kalmayacaktır (46b-48d).
Kriton’un kaçmak için öne sürdüğü argümanları çürüten Sokrates, Atina’da kalmak ve kaderine razı olmak için davasını sürdürür. Mahkûmiyetinin ve cezasının adaletsizliği bu karar hakkındaki düşüncelerimizi etkilememelidir. Başka bir deyişle, kendisine adaletsiz davranılması Sokrates’e adaletsizlik yapma hakkını vermez. Kriton da aynı fikirdedir ve bu yüzden Sokrates kaçmanın Atinalılara haksızlık olacağını savunur.
Burada birbiriyle ilişkili üç tartışma konusu vardır. Birincisi, kaçmak başkaları için emsal teşkil edecek ve daha fazla kanunsuz davranışa yol açacaktır. İkincisi, Atina’nın yasaları ve kurumları onun 70 yıl boyunca refah içinde yaşamasını mümkün kılmıştır; sadece şimdi buna itaatsizlik etmek, bir ebeveyne tokat atmak gibi nankörlük olacaktır. Son olarak, Sokrates tüm yetişkinlik hayatını Atina’da geçirmek zorunda değildi. Oradaki kuralları beğenmiyorsa başka bir yere taşınabilirdi. Atina’da kalma ve Atina’nın askerî ve sivil kurumlarına katılım gösterme kararı, Atina yasalarına saygı gösterme konusunda örtülü bir anlaşma anlamına gelir (49a-54e).
Sokrates’e yargılanması sırasında yurttaşlarını ikna etmesi için makul bir şans verilmiştir. Bunu başaramadığı için, kendisi ve Kriton bunun yanlış bir karar olduğu konusunda hemfikir olsalar bile, şimdi onların kararına uymak zorundadır.
Kriton görünüşe göre Sokrates’in akıl yürütmesine ikna olmuştur; ancak bu bizim de ikna olmamız gerektiği anlamına gelmez. Sokrates’e birkaç noktada karşı çıkabiliriz.
İlk olarak, Sokrates’in Atina’ya karşı yükümlülüklerinin arkadaşlarına ve ailesine karşı yükümlülüklerinden daha ağır bastığı ve hatta belki de onları tanımladığı varsayımından mantık çerçevesinde şüphe edebiliriz. Belki de Sokrates bunu ters anlamıştır ve bunun yerine bu diğer yükümlülüklere öncelik vermelidir. Belki de Sokrates öncelikle iyi bir arkadaş ve iyi bir baba olmadığı sürece iyi bir vatandaş olamayacaktır. Muhtemelen bu, söz konusu koşullarda, cezadan kaçmayı gerektirir.
Devletin, ihmalkâr ya da istismarcı bir ebeveyn gibi, Sokrates’i karşılıklı yükümlülüklerden muaf tutacak kadar kötü davranabileceğini de düşünebiliriz. Bunu yapabilecek bir şey varsa o da haksız bir ölüm cezası olabilir gibi görünüyor. Eğer bu doğruysa o zaman toplumsal sözleşme çoktan bozulmuş olur ve Sokrates kaçmayı düşündüğünde Atina’ya hiçbir şey borçlu olmaz.
Son olarak, toplumsal sözleşme bozulmamış olsa bile, yasayı çiğnemek Sokrates’in bu koşullar altında yapabileceği en kötü şey olmayabilir. Adil olmayan bir cezanın infazına izin vermek, Atina için yasayı çiğnemekten daha zararlı olabilir. Yanlış kararlara itaat etmek de Sokrates’in endişelenmesi gereken bir emsal teşkil eder. Kabul etmek gerekir ki itaatsizlik kendi risklerini de beraberinde getirir. Ancak Sokrates’in öne sürdüğü gibi, ahlaki değerlendirmelerin hepsi itaatten yana değildir.
Dolayısıyla Sokrates’in cazip argümanları tartışmalı olmaya devam etmektedir. Kriton’a gelince, gardiyanın muhtemelen ona parasını geri vermediğini düşünebiliriz 🙂
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım