Felsefe hakkında her şey…

Bizimkine karşıt fikirleri savunanları neden şeytanlaştırıyoruz? Herkes bizimle aynı fikirde olmak zorunda mıdır?

16.09.2024
Bizimkine karşıt fikirleri savunanları neden şeytanlaştırıyoruz? Herkes bizimle aynı fikirde olmak zorunda mıdır?

Google‘ın yazılım mühendislerinden birisi olan James Damore, ilgi alanlarındaki ve duygulardaki cinsiyete bağlı farklılıklar hakkında görüşler bildiren bir şirket içi yazışma kaleme aldığı için, Ağustos 2017’de işten kovuldu.

Damore, Google’da yazılım mühendisliğinde erkeklerin sayıca fazla olmasının bir nedeninin kadınlar ve erkekler arasındaki psikolojik farklılıklar olabileceğini öne sürmüştü. Bunlar entelektüel farklılıklar değil, cinsiyetlerin hangi faaliyetleri çekici ve eğlenceli bulduğu konusundaki farklılıklardı. Yazısında Google’ın, iş gücü genelinde eşit çıktılar beklemeksizin, bireyler için fırsat eşitliğine odaklanması gerektiğini savunuyordu.

Damore’un Google’dan kovulması, demokratik toplumlarda uyumsuz ya da tartışmalı fikirlere karşı artan hoşgörüsüzlüğün bir örneğiydi. İşte zamanımızın en büyük ahlaki sorunlarından biri budur. Bir mesele siyasi olarak tehdit edici hâle geldiğinde, aykırı bakış açılarını elimizin tersiyle itebiliyoruz. Karşıtlarımızı dinlemeden ve hatta onları kötü niyetli insanlar olarak görerek reddedebiliyor ve hatta görüşleri nedeniyle cezalandırmaya çalışabiliyoruz.

Damore’un şirket içi yazısı, çoğu zaman tartışmalı olsa da bilimsel araştırmalara dayanıyordu. Araştırmalar, kadınların erkeklere kıyasla başkalarını memnun etmeye daha istekli, strese karşı daha duyarlı ve daha endişeli olduklarını, duygulara ve insanlara daha fazla yöneldiklerini ve yaşamsal dengeye daha fazla ilgi duyduklarını göstermektedir.

Damore, bunların istatistiksel farklılıklar olduğunu, popülasyon düzeyinde fark edilebildiğini ve ilgili cinsiyetler için dağılım eğrilerinde önemli bir örtüşme olduğunu ifade etmişti. Örneğin, birçok erkek duygulara ve insanlara çoğu kadından daha fazla yönelmiş olabilir. Dolayısıyla, bu bulguların bireyleri kalıplaştırmak ya da ön yargılı davranmak için kullanılmaması gerektiğini vurgulamıştır.

Sosyal psikologlar Sean Stevens ve Jonathan Haidt o zamandan beri Damore’un iddialarını değerlendirmeye çalışıyorlar.

Damore fikirlerini dikkatli ve ılımlı bir şekilde ifade etmiş olsa da yazısına internette genellikle bir saldırı ya da nutuk olarak atıfta bulunuluyor. Yazının, duygusal olmayan bir tonda kaleme alınmış olmasına rağmen başkalarını öfkelendirdiği açık. Bu yazının kamuoyuna sızdırılmasının ardından Damore sosyal medya platformlarında “linçlendi” edildi ve ardından da derhal işinden kovuldu. Bu olaylar boyunca, karşıtları onu açıkça şeytanlaştırdı ve çarpıtarak tanıttı.

Olayın ardından, tanınmış psikolog ve feminist yazar Cordelia Fine, dikkate alınması gereken bazı açıklamalarda bulundu. Fine uzun zamandır biliş ve duygulardaki cinsiyet farklılıkları üzerine yapılan araştırmaları eleştirmektedir. Fine, bu araştırmaya dayanan pek çok iddiayı bilimsel açıdan şüpheli ve toplumsal cinsiyet eşitliği aktivizmini baltalamak için kullanılabilecekleri ölçüde sosyal açıdan sorunlu olarak görmektedir.

Damore’un bilgi birikimini ve mantığını eleştirmesine rağmen Fine, onun mevcut araştırmaları özetlemesinin “bazen popüler literatürde bulabileceğinizden daha doğru ve incelikli” olduğunu ve aslında bazı fikirlerinin özellikle tartışmalı olmadığını da ifade etti.

Fine şunları ekledi:

“Bilimsel tartışmanın bir parçası olan bir görüşü ileri sürdüğü için birinin işini kaybetmesinde oldukça sıra dışı bir şey vardı. Ve sonra da kamuoyu önünde bu kadar ayıplanmak… Onun için oldukça üzüldüm.”

Bu, kamusal tartışmalarda genellikle eksik olan bir insani nezaket düzeyini göstermektedir. Fine, kötü muamele gören entelektüel bir muhalif için duyduğu şefkati ifade etmiştir.

Doğru oldukları ortaya çıksın ya da çıkmasın, hepimiz aykırı fikirleri reddetme eğiliminde olabiliriz. Dolayısıyla, bu eğilimin üstesinden gelmek ve fikirleri önceden var olan inançlarımızla ne kadar uyumlu olduklarından ziyade esaslarına göre ele almak gibi önemli bir etik sorunla karşı karşıyayız.

Risk oldukça yüksek. Dünya görüşümüz için potansiyel olarak sakıncalı sonuçları olabilecek fikirleri reddetme eğilimimizin, iklim değişikliği gibi önemli sorunlarla başa çıkma becerimizi engellediğine dair pek çok kanıt var.

Matt Grossman ve David A. Hopkins, 2016 tarihli Asimetrik Siyaset adlı kitaplarında, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti’nin biyolojik evrim ve insan kaynaklı küresel ısınma konularındaki bilimsel fikir birliğine karşı şüpheci bir tutum sergilediğini, ancak bunun bilimin kendisine karşı altta yatan bir düşmanlığın sonucu olmadığını savunuyorlar. Cumhuriyetçiler daha ziyade, bulgularının uygunsuz olduğu durumlarda bilimi reddetme eğilimindedir.

Cumhuriyetçiler, ekonomik piyasalara devlet müdahalesinden hoşlanmadıkları için, iklim değişikliğine yönelik çözüm önerilerine de karşı çıkmaktadırlar. Buradan başlıyorlar ve iklim biliminin kendisini reddetmek için kendilerine yol buluyorlar.

Aslında çoğu zaman durum daha da kötüdür. Bir konu yoğun bir şekilde siyasallaştığında, başkalarının görüşlerini onların ideolojilerinin bir kanıtı olarak yorumlayabiliriz ve bu da onları dinlemeye değmeyecek, temelde kötü eğilimli insanlar olarak görüp görmeme durumumuzu değiştirir.

Neil Levy yakın tarihli bir çalışmasında küresel ısınma konusunda da durumun böyle olduğuna dair kanıtlar sunuyor. 1 Pek çok Amerikalı muhafazakâr için bilimsel fikir birliğini kabul etmek, güvenilmezliğin bir işareti hâline gelmiş durumda. Bu, başka fikirleri dinlemeyi bırakmak anlamına geliyor.

Bu tür tepkiler yeni olmadığı gibi, siyasetin sadece bir tarafında da görülmüyor. Fikirlere karşı düşmanca ve dogmatik tepkiler siyasi yelpazenin her yerinde görülebiliyor. Bu da sosyal medya ayıplamalarıyla birleştiğinde, iyi niyetli bireyler için acımasız sonuçlar doğurabiliyor.

Dünya görüşümüz açısından potansiyel olarak rahatsız edici sonuçları olan fikirleri çoğu zaman doğrudan reddediyoruz. Daha da ileri giderek mesajı ileteni de reddedebilir ve hatta ona zarar vermeye çalışabiliriz.

Elbette böyle olmak zorunda değil, ancak bu o kadar yaygın hâle geldi ki, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya olduğu büyük sorunları tartışmak ve çözmek için gösterilen iyi niyetli çabaları boşa çıkarıyor. Mesajların bu şekilde reddedilmesi ve iletenlere saldırılması, ahlaki ve siyasi bölünmelerin ötesinde işe yarar tartışmaların önünü tıkamaktadır.

İlerleme kaydetmek için düşüncelerimizi yeniden şekillendirmemiz gerekecektir. Kanıtlara ve argümanlara odaklanmalı, aynı fikirde olmasak bile başkalarına karşı adil ve şefkatli davranmalıyız.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Russell Blackford’un “Don’t shoot the messenger when confronted with inconvenient ideas” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

KAYNAKÇA

  1. Levy, N. (2019), Due deference to denialism: explaining ordinary people’s rejection of established scientific findings. Synthese, 196 (-), 313-327, https://link.springer.com/article/10.1007/s11229-017-1477-x
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...