Jean Piaget
Jean Piaget, 9 Ağustos 1896 ila 16 Eylül 1980 tarihleri arasında yaşamış olan; çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçreli psikolog ve düşünürdür.
Jean Piaget, “Yalnızca eğitim, toplumlarımızı olası bir çöküşten kurtarabilir.” fikriyle çocukların eğitimine büyük önem verdiğini belli etmiştir. Bu bağlamda onun çocuk gelişimi hakkında ortaya koyduğu teoriler özellikle okul öncesi eğitimin akademik programlarında önemli yer tutmaktadır.
Ernst von Glasersfeld’e göre, Jean Piaget yapılandırmacı yaklaşımın büyük öncüsüdür. Ancak onun fikirleri 1960’lara kadar geniş çapta ün kazanmamış ve kabul görmemiştir. Bu fikirler sonrasında gelişim psikolojisi adı altında psikolojinin önemli bir alt disiplinini oluşturmuştur.
Jean Piaget, 20. yüzyılın sonlarına doğru B.F. Skinner’dan sonra kendi döneminin en çok atıfta bulunulan ikinci psikoloğu konumunda bulunmuştur.
9 Ağustos 1896 tarihinde Neuchâtel’de doğan Jean Piaget 1918 yılında Neuchâtel Üniversitesinde doktorasını tamamlamıştır. 1921 senesinde çocuk psikolojisi üzerine çalışmaya başlamış, Cenevre Üniversitesindeki profesörlük görevine 1929 yılında atanmıştır. 1940’ta Psikoloji Laboratuvarı’nın yöneticisi olmuştur. Aynı yıl İsviçre Psikoloji Cemiyeti’nin başkanlığı görevine getirilmiştir.
Jean Piaget, 1955 senesinde Cenevre’deki Uluslararası Epistemoloji Merkezi’ni kurmuş ve yönetmiştir. 1972’de Erasmus Ödülü’nü kazanmıştır. Yaşamının sonlarına doğru, 1977 yılında, kendi talebiyle ve Cambridge Üniversitesi iş birliğiyle kendi çalışmaları ve kuramının epistemolojisini anlattığı Piaget on Piaget isminde bir film yapılmıştır.
Jean Piaget, 16 Eylül 1980 tarihinde Cenevre’de ölmüştür.
Piaget, öğrenmenin gizemini keşfederek insanın öğrenme sürecinin ve çocuklara özgü, sevimli ancak mantığa aykırıymış gibi görünen kavramların ardındaki giz perdesini aralamıştır.
Felsefe ve ruh bilimin öncülerinden sayılan İsviçreli bilim adamı Jean Piaget meslek yaşamının büyük bir bölümünü çocukları dinleyip gözleyerek ve dünyanın her kösesinden bilim adamlarının aynı konuda hazırladıkları bilimsel yayınları inceleyerek geçirdi. Piaget sonuçta; çocukların, yetişkinlerden çok farklı düşündüklerini ortaya koymuştur.
Kendilerini ancak dile getirebilen binlerce çocukla yaptığı görüşmelerden sonra, Piaget söz konusu yaş grubunun dışa vurdukları şirin, ancak mantığa aykırıymış gibi gelen görüşlerinin ardında kendilerine özgü bir düzen ve mantığı olan düşünce süreçlerinin yatabileceği sonucuna varmıştır. Einstein bunu, “yalnızca bir dâhinin akıl erdirebileceği basitlikte bir buluş” olarak nitelendirmiştir. Piaget’nin ortaya attığı görüş, zekânın özünde yatan işlevlere yeni bir pencere açmıştır.
10 yaşında yayımladığı ilk bilimsel raporundan 84 yasında ölümüne dek uzanan, yaklaşık 75 yıllık yoğun bir araştırma süreci sonunda Jean Piaget gelişimsel psikoloji, bilişsel kuram ve genetik bilgi kuramı (epistemoloji) adı verilen birçok yeni bilim dalının gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Eğitim konusunda “düzeltici biri” sayılmasa da Piaget günümüzde eğitime yeni bir çehre getirilmesini hedefleyen eylemlerin temelini oluşturan çocuk düşünce biçimini su yüzüne çıkartmıştır. Çağdaş insan bilimcilerinin ortaya attıkları “soylu yabanıllar” ve “yamyamlar” türü öykülere kıyasla, Piaget çok farklı bir görüş ortaya atmıştır. Bu açıdan ele alındığında, Piaget’nin çocukların düşünce biçimini ilk kez ciddiye alan bir bilim adamı olduğu söylenebilir. Çocuklara aynı ilgiyle yaklaşan Amerikalı John Dewey, İtalyan Maria Montessori ve Brezilyalı Paulo Freire gibi bilim adamları okullarda hemen bir değişime gidilmesi yönünde çok daha yoğun bir çaba harcamalarına karsın Jean Piaget’nin eğitime katkısı çok daha etkili olmuştur.
Jean Piaget’nin çocukların bilgiyle doldurulacak boş çuvallar olmayıp bilginin etkin yapıcıları oldukları, sürekli olarak kendilerine özgü kuramlar yaratıp bunları sınadıkları yönündeki görüşü kuşaklar boyunca eğitimciler tarafından saygıyla karşılanmıştır. Freud ya da Skinner denli ünlü olmasa da psikolojiye katkısı uzun ömürlü olmuştur. Bilgisayarlar ve internet çocuklara giderek çok daha geniş kapsamlı sayısal dünyalara ulaşma olanağı tanırken, Jean Piaget’nin öne sürdüğü görüşler çok daha belirgin bir önem kazanmıştır.
Piaget asla kendisini bir çocuk psikoloğu olarak görmemiştir. Onun asıl ilgi alanı, Piaget bu konuya el atıp onu bir bilime dönüştürünceye dek, tıpkı fizik gibi felsefenin bir dalı olarak ele alınan bilgi kuramı olmuştur.
Jean Piaget, bilgiye ulaşmanın birden çok yolu olduğunu ve bunların yargılama yoluna gidilmeden bir bilim adamının titizliğiyle incelendiğini öne süren, bir tür göreli bilgi kuramını oluşturmuştur. Piaget’den bu yana söz konusu alanın sınırları kadınlara özgü düşünce biçimleri, Afromerkezli düşünce biçimleri, dahası bilgisayara özgü düşünce biçimleri gibi konularla daha da genişlemiştir. Gerçekten de yapay zekâ ve zekânın bilgi işlem modeli Piaget‘ye sanıldığından çok daha fazla şey borçludur.
Piaget‘nin geliştirdiği kuramın özünde, çocukların bilgiye ulaşma yöntemlerinin derinliklerine inilmesinin genelde bilginin nasıl oluşup geliştiğine ışık tutacağı görüşü yatmaktadır. Bu görüşün gerçekten de bilginin daha iyi kavranmasına neden olup olmadığı ise Piaget ile ilgili her şey gibi, tartışmalı bir konudur.
Son yıllarda Jean Piaget‘nin görüşlerine bilginin beynin içsel bir öğesi olduğu yönünde bir görüşle karşı çıkılmaktadır. İncelikli deneyler yeni doğan bebeklerin Piaget’nin çocukların oluşturduklarına inandığı bilgilerin bir bölümüne doğuştan sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Ne var ki bilişsel kuram alanında Piaget’nin günümüzde de dev konumunu koruduğuna inananlar için, bebeğin doğuşta sahip olduğu bilgi ile erişkinlerin sahip olduğu bilgi arasındaki fark öylesine büyüktür ki yeni buluşlar bu açığı kapatmak söyle dursun, olaya daha da gizemli bir boyut kazandırmaktadır.
İlgili konular: