İnsanlar izlendiklerini düşündüklerinde “daha iyi” davranıyorlar.
Neredeyse tüm kültürler ve dinler tarafından paylaşılan ve kabul edilen bir ahlaki kural varsa o da “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi asla başkalarına yapma.” anlayışı olsa gerek. Bu genel hatlarıyla evrensel bir “altın kural” olarak biliniyor.
Peki modern zamanlarda insanlar, özellikle de eylemlerinin ekonomik sonuçları söz konusu olduğunda, bu ilkeyi gerçekten gözetiyorlar mı? Yapılan bir araştırma bu soruyu laboratuvar ortamına taşıdı ve basit bir pazarlama oyunuyla yanıtlamaya çalıştı. 1
York Üniversitesi Deneysel İktisat Merkezi‘ndeki laboratuvara 300 kişi davet edildi. Bu kişilerden bazılarından, kendilerine verilen belirli bir miktar parayı kendileriyle aynı odada bulunan başka bir şahısla paylaşmak üzere bir dizi karar vermeleri istendi. Buradaki amaç, katılımcıların bir miktar parayı kendileri ve başka bir kişi arasında paylaştırmaları ve her ikisinin de ne kadar para alacağına ikiliden birinin karar vermesiydi. Bu daha sonra üçüncü bir tarafa iletiliyor, o da teklifi diğer katılımcıya aktarıyordu.
Her katılımcı diğer katılımcıya sıfırdan bütüne kadar değişen miktarlarda teklifte bulunabiliyordu. Eğer kişi teklifi kabul ederse her ikisi de kendi paylarına düşen parayı alıyordu. Ancak kişi teklifi örneğin yetersiz bulduğu için reddederse bu müzakerenin bozulmasına neden oluyordu, yani her ikisi de oyunun bu turundan hiçbir fayda elde edemiyordu.
Her katılımcı sırayla hem teklifi yapan teklif sahibi hem de teklife yanıt vermesi gereken yanıtlayıcı rolünü birden fazla farklı ortakla deneyimledi. Bu, cevaplayıcı rolündeki kişinin teklif eden rolündeyken yaptığı aynı teklife cevap vermek zorunda kalma ihtimalini artırıyordu.
Çalışmanın sonucunda özellikle merak edilen şey, insanların cevaplayıcı rolünü oynadıklarında ve az önce kendi yaptıkları teklifin aynısıyla karşılaştıklarında nasıl tepki verecekleriydi. Eğer bir kişi “altın kural”a göre oynuyorsa o zaman kendi yaptığı teklife eşit bir teklifle karşılaştığında bu teklifi kabul etmesi bir sorun teşkil etmeyecekti. Gerçekten de çoğu insanın davranışının altın kurala uygun olduğu, yani insanların yaklaşık %93‘ünün başkalarına yaptıkları teklife denk bir teklifi kabul ettiği sonucuna ulaşıldı.
İzleniyor olmak
Ne demişler: “İyilik eden iyilik bulur.” ve bahsi geçen deneyimizde de bunun doğru olduğu görülüyor. Altın kurala uyan insanlar, altın kurala aykırı davranmayı seçen insanlara kıyasla müzakereler sonucunda daha fazla gelir elde ediyorlar.
Her ne kadar %93 oranı çoğu kişinin altın kurala uyduğunu gösterse de -ki bu kulağa cesaret verici geliyor- insanlar davranışlarının başkalarınca gözlemlenmediğini bildiklerinde altın kurala uyma oranının yaklaşık %20 azaldığı ve katılımcıların sadece %73‘ünün bu kurala bağlı kaldığı görülmüştür.
Bu bulgu, insanların izlendiklerini bildiklerinde “daha iyi davrandıklarını” gösteren sosyal psikoloji gözlemlerini yansıtmaktadır. Gerçekten de üzerinde gözler bulunan bir poster bile insanların davranışlarını değiştirebilmektedir. 2 Görünüşe göre, gözlenme ihtimali düşük olduğunda, insanlar ahlaki kurallardan kaçınmaya daha yatkın oluyorlar.
Çalışmanın sonuçlarına göre parayı nasıl bölüşeceklerine karar vermeleri daha uzun sürenlerin altın kuraldan sapma olasılıkları daha yüksektir. Bunun nedeni altın kuralın uygulanmasının kolay olması olabilir, dolayısıyla daha uzun bir karar verme süresi, karar verme sürecine çeşitli ve muhtemelen birbiriyle çelişen faktörleri dâhil eden kişilerin karmaşık yapılarını yansıtıyor olabilir.
İnsanların karar vermesinde deneyimin de küçük bir rol oynadığı gözlemlenmiştir. Öyle ki ilk olarak teklif eden rolünü oynayanların, ilk olarak cevaplayan rolünü oynayanlara kıyasla altın kuralı izleme olasılığı biraz daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Cinsiyet, sosyo-ekonomik durum veya kültürel faktörlerin altın kural davranışında bir fark yaratmadığı tespit edilmiştir ki bu da altın kuralın evrenselliğini doğrular niteliktedir. Ayrıca, insanların altın kural davranışlarının parasal arayışları tarafından yönlendirilmediğini, bunun yerine davranışı yönlendiren şeyin ahlaki kuralın gücü olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu kısmen, insanların kendi düşüncelerini, tercihlerini ve davranışlarını diğer insanlara yansıtma eğiliminde olduğu “yansıtma yanlılığı” kavramına bağlıdır. Bu nedenle, diğer kişi tam önünüzde otururken bir miktar parayı eşit olmayan bir şekilde bölüşme fikri, sorunlu görünmektedir.
Tüm bunların gösterdiği şey, “iyi davranış” olarak adlandırılan davranışın, kişinin gözlemlendiğine inanıp inanmaması da dâhil olmak üzere bir dizi faktöre bağlı olduğudur. Her ne kadar çoğu insan birtakım ahlaki kuralları takip etse de bu kişilerin bunların ne kadarına uydukları durumdan duruma farklılık göstermektedir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Yuan Ju ve Jiawen Li’nin “Moral science confirms people behave better when they think they’re being watched” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım
KAYNAKÇA
- Costa-Gomes, M.A., Ju, Y., Li, J. (2018). ROLE-REVERSAL CONSISTENCY: AN EXPERIMENTAL STUDY OF THE GOLDEN RULE. Economic Inpuiry, 57 (1), s. 685-704, https://doi.org/10.1111/ecin.12708
- Mackenzie, D., (2006). Big Brother’ eyes make us act more honestly. Biology Letters, – (-), s. -, https://www.newscientist.com/article/dn9424-big-brother-eyes-make-us-act-more-honestly/