Felsefe hakkında her şey…

Irkçılık diye bir gerçeklik bulunsa da “ırk” gerçek bir varlık alanına dâhil değildir: Irkçılık vardır, ırk yoktur.

01.10.2024
Irkçılık diye bir gerçeklik bulunsa da “ırk” gerçek bir varlık alanına dâhil değildir: Irkçılık vardır, ırk yoktur.

Çok zengin kültürel çeşitliliğe sahip bir ülkede yaşıyoruz. Bazıları bu çeşitliliği olumsuzlayıp yadırgarken bazıları ise bundan zevk alıyor. Sanırım çoğumuz bu çeşitlilik hususunda nasıl konuşacağımızdan da emin değiliz.

İçinde bulunduğumuz bu çeşitliliği tarif etmek için kullanabileceğimiz pek çok sözcük var. İnsanlara soylarını, etnisitelerini ve en garibi de “kökenlerini” soruyoruz. İnsanlara “ırkları” hakkında soru sormak konusunda ise pek rahat değiliz ve bunun da iyi bir sebebi var. Şöyle ki tarihte ırksal sınıflandırma, modernitenin en çirkin eylemlerinden bazılarını meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Bu bağlamda insanlara “ırklarını” sormak sizi bir parça da olsa ırkçı gibi gösterebilir.

Yine de “ırksal” sınıflandırma günümüzde yaygınlığını korumaktadır.

Irklara göre ayrılmış gruplar

Irk sınıflandırmasının kullanılmaya devam edilmesinin gerekçesi nedir? Hiçbir şey! Yakın zamanda felsefe dergisi Ergo‘da yayınlanan açık erişimli bir makale olan Replacing Race‘de bu duruma değinildi. 1

Bu makalede ırkların olmadığını, yalnızca ırksallaştırılmış grupların, yani biyolojik ırklar olarak yanlış anlaşılan grupların var olduğu fikri öne çıktı.

Okuyucu bun itiraz edebilir; “Irk farklılıklarını çıplak gözlerimle görebiliyorum!” diyebilir; ancak gördüğümüz şey ırk değil, türümüzün içindeki yüzeysel, görünür biyolojik çeşitliliktir; deri rengi, saç biçimi ve göz şekli gibi özelliklerdeki farklılıklardır. Bu çeşitlilik ırksal sınıflandırmayı haklı çıkarmak için yeterli değildir. 2

Bu sadece bir fikirden ibaret değil. Bilimsel bir perspektiften bakıldığında da “ırk” kelimesinin eş anlamlısı için en iyi aday “alttür”dür. Bilim insanları insanlarda alttür/ırk olup olmadığını belirlemek için standart kriterleri kullandıklarında, bunların hiçbirine rastlamamışlardır. Şempanzelerde rastlanan bu ırksal ayrım, insanlarda görülmemiştir.

Irksal sınıflandırma bilim dışıdır. Bununla birlikte, insan bilimleri uzmanlarının ırktan bahsetmek için kendi gerekçeleri vardır. Birçoğu biyolojik ırklar olmasa da sosyal ırkların bulunduğunu savunmaktadır. Filozofların ifade ettiği gibi ırk, sosyal bir türdür.

Benim görüşüme göre, ırkın sosyal bir tür olarak yeniden tanımlanması büyük bir hata olmuştur. Çoğu insan ırkı hâlâ biyolojik bir kategori olarak düşünmektedir. Irkı toplumsal olarak yeniden tanımlayarak bu hassas konuda birbirimizle yanlış iletişim kurma riskine giriyoruz.

Irk diye bir şey yoktur

Irkın sosyal bir tür olarak yeniden tanımlanmasını kafa karıştırıcı bulmakla kalmıyor, ırkın sosyal bir tür olarak bile var olmadığını savunuyorum. Irkçılık hem kişiler arası hem de yapısal anlamda gerçektir; ancak ırk öyle değildir. 3

Irk fikri biyolojiden ayrıldığında, kavramsal olarak ilginç şeyler ortaya çıkmaya başlar. Eğer ırk biyolojik değil de sosyal ise, bir grubu “ırk” yapan şey nedir?

Irkların sadece ırk olarak etiketlenen gruplar olduğunu söyleyebiliriz, ancak bu işe yaramaz. Nasıl ki cadılar cadı olmakla suçlanan kadınlar değilse ırklar da sadece ırk olarak etiketlenen gruplar değildir. Sosyal bir tür olarak nitelendirilebilmesi için grupta daha fazla bir şeyler olması gerekir. Kimse bu “daha fazla bir şeye” parmak basmamıştır.

Bazıları “ırk” kavramını özcülük ile ilişkilendirmektedir. Özcülük, grupların özleri olduğu görüşüdür: bir grubun tüm üyelerinin sahip olduğu ve o gruba özgü değişmez özellikler. Bu görüşe göre “sosyal ırklar”, sanki değişmez bir öze sahiplermiş gibi ele alınan gruplardır.

Bu yaklaşım işe yaramamaktadır. Irksallaştırma çoğu zaman özselleştirici olsa da her zaman değildir. Mevcut “bilimsel” ırkçılığa bakarsanız, bunun ırksal özlerle değil, sözde “ırklar” arasındaki sözde doğuştan gelen ortalama farklılıklarla ilgili olduğunu görürsünüz ki bu onu daha az korkunç veya daha makul yapmaz.

Dahası, özcü düşünce sadece ırksallaştırılmış gruplara uygulanmaz. Toplumsal cinsiyet de özcüdür, etnisite de öyle.

Irk sosyal olarak tanımlandığında ilginç şeyler olmaya başlar dediğimi hatırlıyor musunuz? Eğer ırklar özcülüğe tabi sosyal gruplarsa erkeklerin ve kadınların fiili ırklar oluşturduğunu kabul etmemiz gerekir!

“Irk” kavramını terk edelim

Irk kavramını muhafaza etme çabalarından vazgeçmeliyiz. Bu kavramı biyolojik ya da sosyal açıdan anlamlandırmanın doğru bir yolu yoktur. Irk yoktur, sadece ırk olarak yanlış algılanan gruplar vardır: ırksallaştırılmış gruplar.

Irksallaştırılmış gruplar, biyolojik ırklar olmadıkları için biyolojik gruplar da değildir. Yine de nasıl ırksallaştırıldığınız, deri rengi gibi yüzeysel biyolojik özelliklere bağlıdır. Diğer bir deyişle, ırksallaştırılmış grupların belirsiz ve keyfi olsalar da bazı biyolojik kabul ölçütleri vardır. Bu biyolojik içerme kriterleri sosyal faktörler tarafından belirlenir.

“Irk” hakkındaki felsefi tartışmalar biyolojik ve sosyal olan arasındaki ikiliğe dayanmaktadır. Ancak bu hatalı bir ikilemdir: biyolojik ve sosyal olan etkileşim hâlindedir.

Irksallaştırmada biyoloji ve toplum bir dizi başka faktörle etkileşim hâlindedir: idari, kültürel, ekonomik, coğrafi, toplumsal cinsiyet, tarihsel, dilsel, fenomenolojik, siyasi, psikolojik, dini vb. Ben bu görüşü “ırksallaştırılmış gruplar hakkında etkileşimli inşacılık” olarak adlandırıyorum.

“Irksallaştırılmış grup” kategorisi siyasi açıdan büyük önem taşıyabilir. Tarihsel açıdan “aşağı ırkların” üyeleri olarak muamele görmüş olanlara, “ırk” teriminin olumsuz ve yanıltıcı çağrışımlarından kendilerini uzak tutarken, toplu olarak varlıklarını kabul ettirmek ve müdafaa etmek için bir yol sunar. Sosyal adalet için “ırk”a ihtiyaç yoktur.

Araştırmacı Victoria Grieves’e göre Aborijin kimliğinin kalbi renk değil kültürdür:

“Aborijin kökenli olmak çok önemlidir; çünkü bu bizim ülkemizle ve doğal dünyayla olan bağımızdır. Ancak aynı zamanda Aborijin halkı ırk temelli bir kimliğe dayanmamaktadır. Devam eden kültürel değerler ve uygulamalar bugün Avustralya’nın tamamında Aborijin kimliğinin gerçek temelini oluşturmaktadır.”

Irk kavramı kültürel kimlik ya da siyasi eylem için gerekli değildir.

Irkçılık, ırksallaştırma ve ırksallaştırılmış gruplar hakkında konuşmamız gerekir, “ırk” hakkında değil. “Irk ”ın hem biyolojik hem de sosyal bir kavram olarak yetersiz kaldığını göz önünde bulundurarak, onu tarihin kötü fikirler çöplüğüne gönderelim.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Adam Hochman’ın “Racism is real, race is not: a philosopher’s perspective” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

KAYNAKÇA

  1. Hochman, A. (2017), Replacing Race: Interactive Constructionism about Racialized Groups. Journal of Social Philosophy, 4 (3), 3, https://doi.org/10.3998/ergo.12405314.0004.003
  2. Templeton, A.R. (2013), Biological races in humans. Stud Hist Philos Biol Biomed Sci., 44 (3), 262-271, https://doi.org/10.1016/j.shpsc.2013.04.010
  3. Hochman, A. (2017), Replacing Race: Interactive Constructionism about Racialized Groups. Journal of Social Philosophy, 4 (3), 3, https://doi.org/10.3998/ergo.12405314.0004.003
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...