Klasik anlayışa uymak zorunda değilsiniz: Kendi aşk tarifinizi, kendiniz hazırlayın!
Mutluluğun nasıl elde edileceğini biliyorsunuz: Beyaz Atlı Prens ya da Külkedisi ile tanışın, birlikte tüm zorlukların üstesinden gelin, sonra da evlenin. İşte mutlu son!
Elbette, gerçek hayatta işlerin böyle yürümediğini biliyoruz. Yine de bu “romantik” hikâye hâlâ kültürel dayanak noktası olmaya devam ediyor. İkili ilişkilerimizde “başarısız” olduğumuzda da kendimizi bu hikâyeyle kıyaslıyoruz.
Bunun nasıl bir his olduğunu biliyorum. Ben çok eşliyim; eş zamanlı iki sevgi dolu ilişkim var ve bu da bir “başarısızlık” durumu olabilir; çünkü kabul edilen genel yargıya göre birini gerçekten seviyorsanız başka birini istememeniz gerekir.
Ama ben aynı zamanda bir felsefe profesörüyüm ve tek bir hikâyeye odaklanmanın bizi mutsuz edeceğinden bahsetmek istiyorum. Peri masalını yıkarak içinde gerçek insanların bulunduğu bir dizi farklı hikâyeyi öne çıkaramaz mıyız? Aşkın hayatımızdaki rolünü gerçekte kim olduğumuza göre şekillendirmemiz daha yapıcı olmaz mı?
Böyle bir şey olursa hepimiz “Domates, Biber, Patlıcan” şarkısını söyleyeceğiz demiyorum; ama aşk yaratma sanatının anlamlı bir hayat yaşamaya yardımcı olduğunu ve bunun da derin bir mutluluğun anahtarı olabileceğini anlatmaya çalışıyorum.
Konu Başlıkları
Seçme özgürlüğü
Filozofların genellikle yaptığı gibi, iki “mutluluk” kavramını birbirinden ayırarak başlayalım. Mutluluğun ilk tanımı güzel duygularla ilgilidir: Hazcı mutluluk. Diğeri ise Aristoteles’in eudaimonia olarak adlandırdığı daha kapsamlı bir esenlik ya da iyi olma hâlini ifade eder. Eğer eudaimonik iseniz hayatınızdan son derece memnun olabilirsiniz; ancak bu her zaman iyi hissedeceğiniz anlamına gelmez.
Filozoflar bu gibi kavramları birbirinden ayırmayı severler; ama biz aynı zamanda farklı kavramları bir araya getirip ne olacağını görmek istiyoruz. Aşk kurgusuna yönelik kavramsal tarifimin mutluluk araştırmalarından, iş ve işletme dünyasından ve aşk felsefesinden alınan üç ana bileşeni var. Tuhaf bir karışım olduğu kesin ama beni bir dinleyin.
Mutluluk ile başlayalım. Mutluluğun eylemselliğe, yani kişinin kendi kararlarını vermesine bağlı olduğu oldukça iyi bilinmektedir. 1 2 3 Bu bağlantı kısmen biyolojik olarak da anlaşılabilir. Sinirbilimci Alex Korb’un açıkladığı gibi, beyin aktivitesini ölçmek için fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullanan bir çalışma şunu göstermiştir:
“Aktif olarak seçim yapmak, dikkat parametrelerinde ve katılımcıların eyleme ilişkin hislerinde değişikliklere yol açmış ve sonuç olarak ödüllendirici dopamin aktivitelerini artırmıştır.” 4
Dopamin iyi hissettirir, ancak bundan daha fazlası da vardır. Psikiyatrist Viktor Frankl’ın Nazi ölüm kamplarında intihara meyilli mahkûmlarla yaptığı çalışmalar, onu hayatta bir anlam veya amaç duygusuna sahip olmanın nihayetinde hayatı yaşamaya değer kılan şey olduğu sonucuna götürmüştür. Bu bağlamda Frankl eylemliliğe vurgu yaparak şunları belirtmiştir:
“Bir insanın elinden bir şey dışında her şey alınabilir: İnsani özgürlüklerin sınır hattı olan, herhangi bir koşulda kişinin kendi davranışlarını seçmesi ve kendi yolunu çizmesi özgürlüğü.”
Yeniden şekillendirin
Peki, ama bunun iş ve işletme ile ne ilgisi var? İşte bu noktada iş yaratma kavramını devreye sokuyoruz. Bu kavram araştırmacılar Amy Wrzesniewski ve Jane Dutton tarafından 2001 yılında “çalışanların kendi işleri şekillendirmek, kalıba dökmek ve yeniden tanımlamak için yaptıkları eylemleri ifade etmek” amacıyla ortaya atılmıştır. 5
Her ne kadar iş tanımınız, üzerinde çalışmanız gereken “asıl şeyi” belirlese de sizin çalışmalarınız kendi güçlü yönlerinizi ortaya çıkarmak ve değerleriyle daha iyi uyum sağlamak için işinizi yeniden biçimlendirmenizi içerebilir.
Wrzesniewski, teorilerinin ilk ilham kaynaklarından birini şöyle anlatıyor:
“Komadaki hastaların odalarındaki resimleri değiştiren bir hastane temizlikçisi, değişen ortamla ilgili bir şeyin hastaların iyileşmesini sağlayabileceğini düşünüyordu. Bu onun iş tanımında yoktu; ama bunu rolünün bir parçası hâline getirmeyi seçmişti.”
Bu çok önemlidir; çünkü eylemsellikle olan bağlantı eudaimonia‘yı ortaya çıkarır. Annie Dillard’ın “The Writing Life” kitabında bize hatırlattığı gibi:
“Günlerimizi nasıl geçirdiğimiz, aslında hayatımızı nasıl geçirdiğimizdir.”
Şimdi sonraki bileşene gelelim: Bilinçli aşk. Bunun kökleri sosyal psikolog Eric Fromm, Psikiyatrist M. Scott Peck ve feminist kültür eleştirmeni Bell Hooks’un düşüncelerine dayanıyor. Örneğin, “All About Love” adlı kitabında Hooks şöyle diyor:
“Aşk iradi bir eylemdir; hem bir niyet hem de bir aksiyon içerir. İrade aynı zamanda seçim yapmak demektir. Âşık olmak zorunda değiliz. Âşık olmayı biz, kendimiz tercih ederiz.”
Her ne kadar bize aşkı kontrol dışı, içine “düştüğümüz” bir şey, bir “bağımlılık” ve hatta bir tür “delilik” olarak düşünmemiz öğretilmiş olsa da burada bahsettiğimiz şey bilinçli aşk dediğimiz şeydir.
Kuralları çiğneyin
Şimdi malzemeleri bir araya getirelim:
- Eylemlilik, mutlulukla bağlantılıdır; sadece güzel duygular değil, kişinin hayatının bir anlamı olduğuna dönük daha derin bir hissi ifade eder.
- İş yaratmak, rolünüz dışarıdan belirlenmiş olsa bile, eylemde bulunmanın etkili bir yoludur.
- Aşk, tıpkı iş gibi, bilinçli ve düşünerek uygulanabilir.
Sonuç mu? Aşk işçiliği, denemeye değerdir!
Peki bu neye benzeyecek? Birçok aşk işçisi “kuralları çiğner”.
Bazıları (nefes nefese!) romantik bir ilişki içermeyen sevgi dolu bir arkadaşlık ağı kurar. Bazıları tek eşli olmayan evlilikler, cinsellik içermeyen aşklar, eş cinsel birliktelikler ve henüz adlandıramadığımız birçok birliktelik biçimi yaratır.
Bazıları ise “normal” ilişkiler kurar. İçine “düşülen” tek eşli, hetero (vb.) bir ilişki ile seçilen bir ilişki arasındaki fark aslında çok büyüktür.
Frankl’ın “Man’s Search for Meaning” (İnsanın Anlam Arayışı) adlı kitabında dediği gibi:
“Mutluluğun peşinden koşulamaz; o, ortaya çıkmalıdır.”
Filozoflar yüzyıllardır bize bunu anlatmaya çalıştılar ve şimdi onları destekleyecek ampirik kanıtlara sahipler. 6 Mesele bir kez kavrandığında, artık çok açıktır: Tek boyutlu romantik bir ideal tarafından dışarıdan reçete edilen bir “sonsuza kadar mutlu olma”nın peşinden koşmak, sonsuza kadar mutlu olma şansımızı yok etmenin muazzam bir yoludur.
Aşkı sizin için anlamlı kılmak amacıyla bilinçli olarak yaratmak ise bir şans olabilir. Bu tabii ki hedonist duygular peşinde koşmak anlamına gelmez, hedonik duygular gelip geçicidir. İş yaratmak gibi, aşk yaratmak da diğer her şeyi mümkün kılan derin mutluluk durumuna, eudaimonia‘ya meyillidir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Carrie Jenkins’in “How to ‘love-craft’ your relationships for health and happiness” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım
KAYNAKÇA
- By Schwartz, Barry,Ward, Andrew,Monterosso, John,Lyubomirsky, Sonja,White, Katherine,Lehman, Darrin R. Journal of Personality and Social Psychology, Vol 83(5), Nov 2002, 1178-1197, https://psycnet.apa.org/buy/2002-18731-012
- Victor, B., Fischer, E.F., Cooil, B., Vergara, A., Mukolo, A. ve Blevins, M. (2013). Frustrated Freedom: The Effects of Agency and Wealth on Wellbeing in Rural Mozambique. World Development, 47 (-), 30-41, https://doi.org/10.1016/j.worlddev.2013.02.005
- Haller, M. ve Hadler, M. (2013). Happiness as an Expression of Freedom and Self-Determination. Challenges for Quality of Life in the Contemporary World, 24 (-), 207-231, https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-1-4020-2903-5_14
- Korb, A. (2015). The upward spiral: Using neuroscience to reverse the course of depression, one small change at a time. New Harbinger Publications. https://psycnet.apa.org/record/2015-11232-000
- Wrzesniewski, A. ve Dutton, J.E. (2001). Crafting a Job: Revisioning Employees as Active Crafters of Their Work. The Academy of Management Review, 26 (2), 179-201, https://doi.org/10.2307/259118
- Ford, B.Q., Shallcross, A.J., Mauss, I.B., Floerke, V.A. ve Gruber, J. (2014). Desperately Seeking Happiness: Valuing Happiness is Associated With Symptoms and Diagnosis of Depression. Journal of Social and Clinical Psychology, 33 (10), 890-905, https://doi.org/10.1521/jscp.2014.33.10.890