Hukuk bir sosyal bilim midir?
Hukuk öğrencilerine ilk derslerinden itibaren hukuk etiğini ahlakla bir tutmamaları, davalara verilen duygusal tepkileri görmezden gelmeleri ve hukukta reform yapma fikrini bir kenara bırakmaları söylenir.
Bunun yerine onlara hukuki pozitivizm ya da ”salt hukuk” öğretilir. Salt hukuk, hukukun tarih, siyaset, felsefe, ahlak veya etik ile ilişkili olmadan, sosyal bilimlerin ”ağırlığı” olmadan öğretilmesidir.
Hukuk öğrencilerine genel olarak yeni bir dizi olgusal senaryoya uygulamadan önce hukuku vakalar üzerinden öğrenme yöntemi olan vaka analizi yöntemi öğretilir. Öğrenciler hukuku ancak önceki mevzuata atıfta bulunarak sorgulayabilir. Hukukun toplumdan, siyasetten ya da dinden türetilmesi bakımından son noktası ya da özgün kavrayışı asla sorgulanmaz.
Bugün bir hukuk fakültesinde hukukun son noktasını ya da özgün kavrayışını sorgulamak, öğrencilerin sınavda tamamen başarısız olmasalar bile not düşürmeleriyle sonuçlanacaktır. Bu durum, bir yasa görünürde temelde adil olmasa bile geçerlidir. Bu kadarını ifade etmek müfredatın kapsamı dışındadır.
Yıllar boyunca birçok hukuk akademisyeni, farklı başarı düzeyleriyle bu durumu düzeltmeye çalışmıştır. Bunlardan en az tanınanı ve belki de en başarılısı Toronto Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin ilk dekanı W.P.M. Kennedy’dir.
Siyasi sorunları çözmek için hukuku kullanmak
Kennedy 1934 yılında hukuk eğitimi için radikal anlamda farklı bir vizyon önerdi. Kennedy, sosyal bilimleri göz ardı etmek yerine, hukuku bir sosyal bilim olarak öğretmek istiyordu. Hukukun toplumu yapılandırmak, siyasi sorunları düzeltmek ve insanların ihtiyaçlarına karşılık vermek için temel bir araç olarak öğretilmesini amaçlıyordu. Başka bir deyişle, hukukun bir tür “toplum mühendisliği” olarak kullanılmasını istiyordu.
O ve arkadaşları, hukuk olmadan anarşi olacağına inanıyorlardı. Hukuk ile topluma bir yapı kazandırılır. Bu nedenle Kennedy’ye göre doğru bir hukuk çalışması, toplumun nasıl yapılandırıldığı (politika), neden bu şekilde yapılandırıldığı (felsefe), nasıl bu şekilde yapılandırıldığı (tarih) ve bu yapının toplum üzerindeki etkisi (uygulama) üzerine bir çalışmayı içermelidir.
Geleneksel hukuk öğretimi, vaka analizi yöntemiyle, artık yeterli değildi. Kennedy, Kanada’daki Privy Council’in yargı komitesinin bir üyesi olan İngiltere’nin Lord Şansölyesi Richard Haldane’den alıntı yaparak şöyle demiştir:
“Uygulamacı avukat bugün ne kadar yetenekli olursa olsun, yeterli değildir… Hukuk, siyaset bilimindeki, yönetim bilimindeki sorunlarla, daha önce hiç olmadığı kadar el ele vermektedir. Kabul edilmiş olanı eleştirecek, yeni durumlar, yeni gelişmeler ve hem yurt içinde hem de yurt dışında yeni sorumluluklar için gerekli olanı inşa edecek cesarete sahip hukuk mezunları yetiştirmeliyiz.”
Diğer konular
Toronto Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Kennedy yönetiminde hukuk öğrencilerinin hukuku eleştirmesine, hukuk reformu önermesine ve hukukun etkinliğini artırmayı hedeflemesine olanak tanıyacaktı. Başlangıçta ekonomi, tarih, felsefe ve siyaset bilimi gibi dersleri vererek bunu başarmayı hedefliyordu. Tüm bu dersler okulun var olduğu ilk yıllarda zorunlu derslerdi.
Ancak Toronto’daki ilk hukuk fakültesinin aksine, modern hukuk fakültelerinin çoğu hukukun bir sosyal bilim olarak öğretilmesi fikrini reddetmektedir.
Bu tür derslerin var olduğu yerlerde, bunlar isteğe bağlı seçmeli dersler yoluyla öğretilmektedir. Öğrenciler, “CV’lerinde iyi görünmeyebilecekleri” için bu konulardan kaçınmayı öğrenirler. Hukuk fakültelerinin dekanları sıklıkla öğrencilerin hukukta bu tür konuları öğrenmek yerine lisans eğitimi almaları konusunda ısrar etmektedir. Hukuk büroları, avukatların geniş teorik fikirler değil, iş için teknik, mesleki beceriler konusunda uzmanlaşmış olmaları gerektiği konusunda ısrar etmeye devam etmektedir.
Bu argümanların çoğu, günümüzde hukukun bir sosyal bilim olarak öğretilmesinin temel faydalarını gözden kaçırmaktadır. Belki de en büyüğü, avukatlar hakkındaki yaygın klişeleri düzeltmek olacaktır: Avukatların müvekkillerinin ihtiyaçlarından kopuk oldukları veya bencil, açgözlü ve etik dışı oldukları, kamu hizmetini çok az önemsedikleri fikri.
Hukukçuların daha geniş anlamda ahlak, tarih ve felsefeyi anlamaları için eğitilmeleri, mezun olan öğrencilerin kamu hizmeti ve insan toplumuna daha fazla değer vermelerini de sağlayacaktır. Politikacılarımız genellikle hukuk mezunu olduğundan, çok yönlü siyasi liderlerin yaratılmasına yardımcı olacaktır.
Bu görüş, Amerika’nın ilk hukuk fakültesi olan College of William & Mary’nin kurulmasına katkıda bulunduğunda siyasi merkezli hukuk fakültesini destekleyen üçüncü ABD başkanı Thomas Jefferson’a aitti.
William & Mary’de hukuk öğrencilerine siyaset ve tarih bağlamında hukuk öğretilirken, öğrencilerin yasaları eleştirdiği, yeni yasalar önerdiği ve yasa tekliflerini tartıştığı temsili bir yasama meclisinde yer alma şansı verildi.
Daha da ileri gidilirse hukukun bir sosyal bilim olarak öğretilmesi toplumumuzu temelden dönüştürebilir. Devletin yolsuzluğu, etik dışı yasalar ve kurumlarla mücadele edecek ve adalet, hakkaniyet ilkeleri ve toplumumuzun ihtiyaçları temelinde hukuk reformu yapılmasına yardımcı olacak hukukçuların yetiştirilmesine destek olabilir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Joshua Krook’un “Is law a social science? Lessons from a Canadian law school” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım