Felsefe hakkında her şey…

Hugo Grotius’un Devlet Anlayışı

05.11.2019
2.746

Grotius, 1607’de Hollanda hükümetinin mali danışmanlığına, 1613’te de İngiltere elçiliğine atandı. İkinci görevinin amacı, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin düzenlenmesiydi.

Grotius orada Kral I. James ile din konularını da tartışıp, onu Hıristiyan birliğine inandırmaya çalıştı. Ülkesinde başgösteren kargaşa ortamında Hollanda genel valisi katı Calvinci Prens Maurice’e karşı, Arminiusçu van Oldenbarne-velt’in yanında yer aldı. Valiye karşı çıkan topluluk bölgesel özerkliği de savunuyordu. 1618’de Prens bu topluluğun iki önderini de tutuklatınca, van Oldenbarnevelt idam, Grotius da yaşam boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Loevestein’da bir kalede geçen bu yıllarında Grotius, Hıristiyan birliği düşüncesini savunduğu bir şiir kitabı yayımladı. Yapıt 1627’de De veritate religionis Cbristıanae (“Hıristiyan Dininin Gerçekliği Üstüne”) adıyla Latince’ye ve 12 dile daha çevrildi. Karısının yardımıyla 22 Mart 1621’de bir kitap sandığının içine saklanarak Antwerp’e, oradan da Paris’e kaçtı. Kral XIII. Louis başta olmak üzere, Fransa’nın seçkin çevrelerince sıcak bir ilgiyle karşılandı. Buna karşın, Calvinist olması nedeniyle profesörlük elde edemedi. Geçim sıkıntısı içinde geçen sürgün yaşamı 1631’de Prens Maurice’in ölmesiyle son buldu. Ancak, ülkesine dönen Grotius, eski ortamın değişmediğini görüp, yeniden tutuklanma korkusuyla karşılaşınca, 1632’de Hamburg’a geçti.

İsveç-Fransız ilişkilerinin odağı olan bu kentte, İsveç şansölyesi ile tanıştı ve onun önerisiyle, 1635’te İsveç’in Paris elçisi oldu. 1644’te elçilikten geri alındı ve Kraliçe Christina tarafından İsveç’e çağrıldı, ancak elçiliği geri verilmedi. Devlet Konseyi üyeliği önerisini de kabul etmeyerek, Paris’e gitmek üzere İsveç’ten ayrıldı. Bindiği gemi Pomerania kıyılarında battıysa da Grotius kazadan kurtuldu.

Devlet Kavramı

İnsanların appetitus socialis’leri doğrultusunda oluşturdukları topluluklar, türlü toplumsal kurumlan içerebilir. Devlet de bu kurumlardan biridir. Bu nedenle öbürleri üzerinde belirleyici bir egemenlik kuramaz. Grotius’a göre üç temel toplumsal kurum türü vardır: Uluslararası toplum, devlet, özel topluluklar. Bunların her biri özerktir. Bunlar, ayrıca iki ana bölümde incelenebilir: Belli bir yönetim kuralına dayalı olanlar (sanayi kuruluşları, devlet gibi), karşılıklı anlaşma ve işbirliğine bağlı olanlar (uluslararası toplum, aile gibi). Birincisinde yasalar ast-üst ilişkisi içinde egemenlik ve boyun eğme kuralına göre belirlenir. İkincisi ise eşitlikçi bir düzen öngördüğünden karşılıklı istenç bildirimine dayalı bir hukuk türüne açıktır. Her bir toplumsal kurumun kendi hukuku vardır. Uluslararası toplum ius latius patens ile, devlet ius çivile’ye göre ve özel topluluklar ius arctius’larla yönetilirler. Grotius’un bu görüşleriyle hukuk düzenleri çoğulculuğu dönemini başlattığı kabul edilir.

Devletler Hukuku

Grotius’a göre, devletler hukukunu devletler yaratmazlar, bu geleneksel uygulama ve antlaşmalardan doğar. Doğal hukuka uygun olarak, bir kralın sağlığında yaptığı antlaşma, o öldükten sonra, bir yenisi yapılana değin geçerli sayılmalı ve uygulanmalıdır. Devletler hukukunun temel ilkelerinden biri de denizlerin serbestliğidir. Hollanda Doğu Hindistan Şirketi gemilerinden birine Portekizliler’ce el konulması üzerine, şirketin temsilcisi olarak soruna çözüm arayan Grotius, denizlerin serbestliğini savunan bir yapıt yazmıştır.

Grotius, devletler arası ilişkilerde savaşların ancak belirlenmiş kurallar çerçevesinde haklı olacaklarını savunur. Ona göre, yasal savunma hakki, haksızlığın düzeltilmesi, doğal hakların elden alınması gibi nedenlerle yapılan savaşlar haklı sayılmalıdır.

Grotius’un kimi düşünürlerce, bilimi siyasete araç ettiği ileri sürülmüştür. Görüşlerini geliştirirken, ülkesi Hollanda’nın çıkarlarını önde tuttuğu belirtilir. Buna karşın, Grotius’un devletler hukukunu biçimlendirmekteki önderliği tartışılmaz. Doğal hukuk, appetitus socialis ile ilgili düşünceleri ise, kendinden sonrakiler üzerinde derin etki yapmış, toplumsal sözleşme kuramcıları arasında tartışmalara yol açmıştır.

Hugo Grotius’un Doğa Yasasına Dayalı Devlet Tasarımı

Rönesans döneminin sonlarında Yeniçağ’ın başlarında yaşamış olan ve devletin temelini doğal hukukta göre bir başka düşünür de Hollandalı Hugo Grotius’tur (1583-1645).

Grotius Savaş ve Barış Hukuku Üzerine adlı yapıtında doğal hukuk (ius naturale) ile pozitif (konulmuş) hukuk (ius civile) ayırımı yapar. Pozitif hukuk insanın kendisinin tarih içinde koymuş olduğu hukuktur. Bu hukuk konmuş olduğu zaman ve yerin koşullarına göre anlaşılabilir olan bir hukuktur. Doğal hukuk ise insanın akıllı özünde bulunan ve bu yüzden de tarih içinde, zaman ve yere göre değişmeyen hukuktur. Doğal hukuk insanların sırf insan olmaları dolayısıyla sahip oldukları hakları içerir. Bu yüzden de doğal hukukun pozitif hukuka göre önceliği ve üstünlüğü vardır. Pozitif hukuk tarihsel olarak kavranabilirken doğal hukuk aklın bir buyruğu olduğundan ancak felsefe ile kavranabilir (Gökberk 2008, s. 187). Grotius’un doğal hukuk anlayışı insanların doğaları gereği, yani insan olmaları dolayısıyla belirli haklara sahip olması demek olduğundan, gerek Fransız Devrimi’nin İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne gerekse Birleşmiş Milletlerin insan hakları anlayışına temel olmuştur.

Grotius’un doğal hukuk anlayışına göre bir takım haklar temelini insan doğasında bulurlar. İnsan doğası tarih içinde değişmediğinden, bu haklar da tüm insanların sahip olduğu evrensel haklardır; hiçbir zaman değişmezler, her yerde ve her zaman aynı kalırlar. Doğal hukukun gerçekleşmesi için bir güce gereksinim vardır, bu güç de devlettir. Devletin varlık nedeni doğal hukuktur. Doğal hukuk devletten önce gelir ve onun varoluş nedeni olur. Bu yüzden her devlet kendi varlığının nedeni ve temeli olan bu hukuku korumakla yükümlüdür. Devlete bağlı olan hukuk değil, tersine hukuka bağlı olan devlettir.

Hugo Grotius insanın doğal haklarının çıktığı doğal hukuk ile insanların kendilerinin koyduğu pozitif hukuk arasında bir ayırım yaparak, doğal hukuku pozitif hukuktan önce gelen ve daha üstün olan bir hukuk olarak belirlemiştir.

Grotius’a göre insan doğası gereği toplumsal olduğundan bir toplum kurmak zorundadır. Grotius insanın doğası gereği konuşma yetisine sahip olmasını onun toplum içinde yaşamasının koşulu sayar, bu yüzden de insanın toplum içinde yaşaması zorunludur ve doğası gereğidir. Bu zorunluluk dolayısıyla meydana gelen toplumu insanlar aralarında yaptıkları bir sözleşme ile bir araya gelerek oluşturmuşlardır. Dolayısıyla devletin ortaya çıkışı böyle bir sözleşme ile olmuştur. Bu sözleşmenin içeriği insanların doğuştan gelen doğal hakkı olan mülkiyet hakkının korunmasıdır. Devlet de insanların bu hakkına saygı göstermek ve bu hakkı korumakla yükümlüdür. Grotius’a göre mallar üzerinde mülkiyet insanların istemesiyle topluma girmiştir, ama girer girmez de doğal hukukun bir kuralı olmuştur. Öyle ki, bir kimsenin malına bu kimse istemeden el konamaz, konursa suç işlenmiş olur. Grotius’a göre bu toplumsallık ya da toplumu aklın ışığında düzenleme çabası hukukun kaynağını oluşturur. İnsanın geri kalan hayvanlara üstünlüğünü de bu toplumsallığı oluşturur.

Grotius’a göre doğal hukuk sadece bir devlet içinde ortaya çıkmaz, devletlerarası geçerliliği de vardır. Devletler arasında geçerli olan hukuk devletler hukukudur. Devletler hukuku bir savaş ve barış hukukudur ve bu hukukun da temelini yine doğal hukuk oluşturur. Bu hukuka göre savaşı haklı kılan bazı nedenler vardır. Grotius savaşın haklı nedenleri dediği üç neden belirler: Kendini savunma hakkı, zararın karşılanması ve cezalandırma hakkı. Grotius’un savaş hakkı kuramına göre doğa yasasına uygun savaşlar da vardır ve bunlar haklı savaşlardır.

Hugo Grotius savaşı tümden dışlamaz ve ona göre doğal hukuk her tür savaşı yasadışı saymaz. Savaş haklı yollarla yapıldığında yasaya uygundur.

Grotius da doğal hukuk ve pozitif hukuk karşıtlığı anlayışıyla bireyi ve toplumu temele alan tipik bir Rönesans düşünürüdür. Her türlü devletin temelinde bireylerin sahip olduğu doğal haklar ile devletlerin ve toplumların sahip olduğu temel doğal hakları bulmuştur. Bu doğal haklar hiçbir şekilde sınırlanamaz.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...