Herbert Marcuse: Playboy için fazlaca seksi bulunan modern dönem filozofu…
Playboy, baskıcı cinsel normlara meydan okuyan ve arzunun etrafında örülen suçluluk duygusunu ortadan kaldırmaya çaba harcayan bir dergiydi. Dergi, erkekleri kadınlara biraz daha fazla ilgi göstermeye teşvik ediyordu. Ancak 1970’lerde Playboy radikal filozof Herbert Marcuse’ye bir röportaj için öneri götürdüğünde, Marcuse onlara hiç beklemedikleri bir teklifte bulundu.
Marcuse 1960’ların sonlarında ABD çapında ün kazanmıştı. 1934’te Nazilerden kaçarak ABD’ye göç etmiş bir Alman felsefe profesörü olan Marcuse, Playboy kendisini aradığında 70 yaşındaydı. Son derece açık sözlü ve makul biriydi; ama aynı zamanda oldukça aykırıydı.
Öte yandan onun felsefesi de oldukça radikaldi. İnsanları toplumsal dönüşüme davet ediyordu. Liberal kapitalist toplumların kendilerinin özgür ve demokratik olduğunu iddia etmelerine karşın, gerçekte sürekli genişleyen piyasa ekonomisiyle birlikte gelişen otoriter ve emperyalist eğilimlere sahip olduklarını savunuyordu.
Marcuse, bu durumun, özgürlük ve insani gelişime yönelik derin arzularımızın refah içindeki bir toplumda maddi rahatlıkla takas edildiği yeni bir tür toplumsal örüntüye yol açtığını ileri sürmüştür. Cinsel arzumuzu, duygusal dışavurumumuzu ve yaratıcı potansiyelimizi bastırarak “ruhumuzu” “otomobilimizde, cep telefonumuzda, iki katlı villamızda, koltuk döşemelerimizde” bulmayı öğrenmiştik. Bu otoriter model insanların giderek yabancılaşmasına yol açıyordu.
Marcuse, yazıları ve miting ve gösterilerde yaptığı konuşmalarıyla batı dünyasındaki radikal gençliğe ilham verdi. Daha sonra, ünlü olduğunda, TV röportajları aracılığıyla daha da fazla insana ulaştı. Marcuse cinsel özgürlüğün filozofu olarak görülüyordu. Maddi refaha rağmen sınıfsal, toplumsal cinsiyete dayalı ve ırksal eşitsizliğin ve sömürünün çok derinlerde yattığına dair argümanıyla gündemi şekillendirdi. Bunlar cinsel arzunun, duygusal ve yaratıcı ifadenin bastırılması yoluyla ayakta tutuluyordu.
Yeni kazandığı şöhret göz önüne alındığında, Playboy‘un onunla bir röportaj yapmak istemesi son derece doğaldı. Eski öğrencisi ve arkadaşı Andrew Feenberg’e göre Playboy, Marcuse’ye röportaj için “yüklü miktarda para” teklif etmişti. Feenberg’in anlattığına göre, Marcuse çağrıyı aldıktan sonra teklifi ciddiyetle değerlendirdi. Onun felsefesi radikal bir toplumsal eşitlik felsefesiydi ve bu onun için toplumsal cinsiyet eşitliğine tam bir bağlılığı da içeriyordu. Bu nedenle, “bunu yapmasının imkansız olduğuna” karar verdi. Playboy’un savaş sonrası aşırı baskıcı cinsel normların gevşetilmesindeki olumlu etkileri ne olursa olsun, bu dergi sonuçta kadınları nesneleştiren ve metalaştıran bir sürecin parçasıydı.
Ancak Marcuse teklifi reddetmek yerine Playboy‘a röportajı yapabileceğini, ancak “sadece orta sayfa güzeli olabilirse” bu işe gireceğini söyledi. Uzun beyaz saçları, geniş burnu ve kocaman kulakları ile bu aykırı yaşlı Alman filozofun 1970 yılında Playboy‘un artık ikonikleşmiş orta sayfalarını süslemesi düşüncesi kesinlikle heyecan vericiydi. Ne yazık ki bu fikir dergi tarafından kabul görmedi.
Ancak filozofun “şakasının” bizi etkileme biçimi, aynı anda hem eğlenceli hem de sarsıcı oluşu, tam da Marcuse’nin işaret ettmeye çalıştığı noktaydı. Cinsel arzu toplumsal normlar tarafından yapılandırılır. Marcuse bunun katılımcıları, Playboy örneğinde, okuyucuları ve içinde yer alan kadınları (“tavşanlar”) nesneleştirme ve metalaştırma eğiliminde olduğunu görmüştür. Marcuse’ye göre bu, cinselliğimizi insanlığımızla tam olarak ilişkilendirme olasılığını baltalamıştır.
Playboy‘un sınırlı bir tarihsel bağlamda olumlu olarak görülebilecek bazı kültürel etkileri olmuş olsa da Marcuse, derginin kurucusu olan Heffner’in felsefesini “özgürleşmenin” dar ve basit bir versiyonu olarak görmüş ve “anti-püritanizmi” toplumsal özgürlükle eşitlemiştir.
Heffner, Playboy aracılığıyla, cinselliği, buna şiddetle ihtiyaç duyulan bir bağlamda biraz daha açık hâle getirmiştir ve sivil haklar da dâhil olmak üzere çeşitli liberal hedeflere yaptığı katkılar nedeniyle son günlerde haklı olarak değer görmüştür. Ancak onun basit cinsel felsefesi şimdiden bir müze nesnesi durumundadır; tarihsel açıdan önemli; ama nihayetinde ergen erkek fantezisi…
Marcuse için durum farklıydı. Eski öğrencisi Angela Davis, radikal toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen çalışmaları nedeniyle, kadın hareketinin ilk örgütlerinden birinin Marcuse’yi “fahri kadın” ilan etmek gibi sıra dışı bir adım attığını hatırlamaktadır.
Çıplak erkek orta sayfa fotoğrafına gelince, dünya Cosmopolitan‘ın Burt Reynolds’a yer verdiği Nisan 1972’ye kadar bunu beklemek zorunda kaldı. Marcuse’den daha az dikkat çeken bir seçim olan Reynolds, kariyeri üzerinde olumsuz etkileri olduğuna inanarak bu karardan derin pişmanlık duydu.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Christopher Pollard’un “The philosopher who was too hot for Playboy” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım