Felsefe hakkında her şey…

“İnsan plan yapar, Tanrı ise buna kahkahayla güler!”: Hayatımızdaki en önemli ve büyük olaylar, olacağını tahmin edemediğimiz olaylardır. Hayat öngörülemeyenlerle tanımlanır.

20.11.2024
“İnsan plan yapar, Tanrı ise buna kahkahayla güler!”: Hayatımızdaki en önemli ve büyük olaylar, olacağını tahmin edemediğimiz olaylardır. Hayat öngörülemeyenlerle tanımlanır.

Bir sabah duştayken vücudunuzda daha önce orada olmayan bir şişlik bulunduğunu fark ediyorsunuz. Başka bir gün, öğle yemeğinizi yediğiniz sırada telefonunuz listenizde kayıtlı olmayan bir numara tarafından aranıyor ve telefona yanıt verdiğinizde, karşıdaki ses size bir yakınınızın “bir kaza geçirdiğinden” bahsediyor. Bir gün eve geliyorsunuz ve partnerinizin elinde bir bavulla sizi beklediğini görüyor, ondan şu sözleri duyuyorsunuz: “Artık dayanamıyorum; ben gidiyorum!”

Hayat kaçınılmaz olarak ani değişimlere sahne olur. Önümüzde serili duran her şeyle aramızda bir anda, görünmez bir duvar örülebilir. Bu bir hastalık, bir kayıp, bir kaza ya da alınan kötü bir haber olabilir; ne var ki hayatın kendine göre planlar yapanlarla dalgasını geçmek gibi bir özelliği vardır. Gözlerimizi uzak bir kıyıya, bir ufka dikmişken en beklenmedik olaylarla her şeyin yerle bir oluverdiğini görebiliriz.

İskoç şair Robert Burns bir şiirinde şöyle der:

“fareler ve insanların en iyi düşünülmüş planları
genellikle boşa gider
ve bizi ızdırap ve acıyla baş başa bırakır
vaadedilen saadet yerine!”

Anton Çehov’un önemli eseri “Martı”da, hepsi bir şekilde bir şeylere sevdalı olan bir karakter grubuyla tanışırız. Genç, idealist sanatçı Konstantin salt sanat fikrine sevdalıdır. Onun annesi Arkadin ise hayranlar kazanmaya ve şöhret edinmeye tutkundur. Konstantin’in kız arkadaşı Nina zengin ve ünlü olmaya vurgundur. Oyundaki herkesin bir tür hırsı ve planı vardır ya da hepsi seçtikleri hayattan dolayı pişmanlık içinde yaşar. Hayatlarının ne kadar yoldan çıkmış ya da ne kadar kötü olduğuna hayıflanırken aynı zamanda başka bir şeyin de hasretini duyarlar.

Her biri bir martı gibi, denizin ya da büyük bir gölün üzerinden uçup kıyıya doğru kararlı bir şekilde yol alırlar. Karşılaştıkları manzara harikadır. Ancak martılar uçtukça ne kadar çok yorulduklarının ya da zayıfladıklarının farkına varmazlar. Uzaktaki bir ufka o kadar odaklanmışlardır ki hayatın ani değişimlerine karşı acze düşerler. Gözleri kararmış ve dikkatleri dağılmıştır ve tanrılar insanoğlunun umut dolu kibrini çok severler.

Oyunun bir noktasında Çehov, Trigorin karakterine bir gölün üzerinde uçan ve “mutlu ve özgür” olan bir martı hakkında kısa bir öykü anlattırır. Ancak hemen ardından, “tesadüfen o yoldan geçen bir adam onu görür ve tembelliğinden ötürü onu öldürür”. Martı öldürülür, uçuşu ve planları bir anlık düşüncesizlik yüzünden yok olmuştur.

Hayatımızın büyük bir kısmı planlama ve hazırlıkla geçerken en çarpıcı ve önemli anlar birdenbire karşımıza çıkanlardır. Bunlar psikiyatrist Karl Jaspers’in “sınır durum” dediği şeylerdir. Bu, bizim inisiyatif alamadığımız, planlayamadığımız ya da kaçınamadığımız durumları ifade eder. Bu durumlarla yalnızca “karşılaşabiliriz”. Bunlar hayatımızın sıradan, gündelik parçaları değil Jaspers’in “durumsal varoluş dediği, daha ziyade varlığımızın temellerini sarsan şeylerdir. Bu durumlar bizim kim olduğumuzu değiştirir. Bu “sınır durumlar” ya da “sınırlı durumlar” Jaspers’in eserlerinde farklı biçimlerde görülebilir olsa da genel olarak dört kategoriye indirgenebilir.

1. Ölüm

Ölüm tüm korkularımızın kaynağıdır. Sevdiklerimizin ölmesinden korktuğumuz gibi kendi ölümümüzün düşüncesinden ve olgusundan da korkarız. Keder ve umutsuzluğu fark ettiğimizde ya da ölümlülük üzerine düşündüğümüzde başkalaşırız. Ölümün farkındayızdır; ama bu bir sınır durumu hâline geldiğinde, acımasız bir tırpan gibi hayatımıza çöktüğünde, öngörülemeyen bir son darbe olarak karşımıza çıkar. Ölüm farkındalığı ve onunla öznel karşılaşmamız, bizi dönüşüme sürükler.

2. Mücadele

Hayat bir mücadele sürecidir. Karnımızı doyurmak için çalışır, kısıtlı kaynaklara erişebilmek için rekabet eder ve neredeyse her bağlamda güç, prestij ve statü elde etmek amacıyla birbirimizle yarışırız. Bu nedenle, üstesinden geldiğimiz ve mağlup olduğumuz anlar kaçınılmaz biçimde bizimle olur; başardıklarımız ve başaramadıklarımız bizimle birliktedir. Mücadelenin nihai sonuçları genellikle beklenmedik ve çok etkilidir ve bu sonuçlar bizi biz yapan şeylerdir.

3. Suçluluk duygusu

Her birimiz için sonunda bazı şeylerin sorumluluğunu kabul edebileceğimiz bir an umarım gelecektir. Birçokları için sorumluluk yetişkinlikle birlikte ortaya çıkar, ancak bazıları için çok sonraları da gelişebilir. Bu, eylemlerimizin etrafımızdaki herkesi etkilediğinin ve kararlarımızın dünyada yankı bulduğunun farkındalığıdır. Sebep olduğumuz hasarı ya da gözyaşlarını görebilmektir. Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, birilerini incittiğimizi ve üzdüğümüzü fark etmektir. Bu, yaşama şeklimizi değiştiren derin bir gönül bağıdır ve genellikle beklenmedik bir anda ortaya çıkar.

4. Şans

Hayatımızın ne kadar düzenli ve tertipli olmasını istersek isteyelim, her zaman dağınık, kaotik ve öngörülemez bir istisnaya rastlayacağızdır. En iyisini umabilir ve istediğimiz planları yapabiliriz; ancak var oluşumuzu etkileyecek gerçekleri asla yönlendiremeyiz. Jaspers bu konuda şöyle der:

“Hepimiz işlevsel ve açıklayıcı yapılar kurmayı tercih ederiz ki bunların merkezî ekseni aklın yeterliliğinde yatar. Buna rağmen, insanın her şeyi kontrol etmesi ve açıklaması mümkün değildir.”

Aslında her geçen gün öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki bunları tesadüfen ortaya çıkan felaketler olarak tanımlamaktan başka çaremiz kalmıyor. Düzen ve intizam istiyor olsak da sonuçta elde ettiğimiz şey şansın değişken ve fırtınalı sancıları oluyor.

Çehov’un “Martı”sının ve Jaspers’in “sınır durumları”nın doğru tespit ettiği şey, her birimizin arzu etmeyeceğimiz kadar savunmasız olduğumuzdur. Seneler boyunca ve bir servet harcanarak planlanan bir etkinlik, basit bir mide rahatsızlığı yüzünden mahvolabilir. Bayramda memleketinize gitmek için çıktığınız bir saatlik kısa bir yolculuk, korkunç bir kar fırtınasının içinde sıkışıp kalmanızla sonuçlanabilir. Uzun senelerce emek verip ince ince işleyerek ulaştığınız bir başarınız, ulusal bir felaketin gölgesinde kalabilir.

Hayatlarımız öngörülemeyen şeyler tarafından şekillendirilir. Hayallerimiz, umutlarımız elbette var ve bizler uzak bir kıyıya doğru kanat çırpan martılarız. Hayat bizi hiçbir durumda dikkate almayacaktır. Her köşede, her kanat çırpışımızda her şey, yeniden düzenlenecek, bütün çabalarımızı yeniden biçimlendirecektir.

Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...