Felsefe hakkında her şey…

Fundamentalizm

24.11.2024
Fundamentalizm

Fundamentalizm, Protestan mezhebinde aşırı tutuculuk olarak da bilinen ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ABD’de ortaya çıkan bir dinî akımdır. Bu akım Kitab-ı Mukaddes’i (Tevrat ve İncil’i) harfi harfine tefsir etme, yorumlama ve literal tercümeyi, yorumun Hristiyanlık öğretileri ve Hristiyanların hayatında esas alınmasını amaçlar.

Fundamentalist ise dinî akidelerde aşırı, tutucu ve dinin aslına dönülmesini isteyen ve bu hususta taviz vermeyen kimse anlamında kullanılmaktadır.

Fundamentalist akımların iki kaynağı vardır. Bunlar farklı dinlerin çatışması ve, büyük sosyoekonomik başarısızlıklardır.

Fundamentalizm nedir?

Fundamentalizm, ABD de 19. yüzyıl sonlarında modern kültüre karşı bir Protestan hareket olarak doğmuştur. Daha sonra buna Katolikler de katılmış ve yaklaşım bir çığ gibi büyümüştür. 1920’li yılların sonlarında Uluslararası Fundamentalizm Kongreleri düzenlenmiştir. Anlayış, günümüzde de etkin bir şekilde varlığını sürdürmektedir.

Fundamentalizm kavramı sözcük olarak fundament-al-izm (kökten-ci-lik) kök ve eklerinden meydana gelmektedir. Ancak bu köktencilik her alanda değil, özel olarak din alanında bir köktenciliktir. Politik arenada dinî gelişmelerden kaygı duyan ulusal-küresel güç merkezleri bu sözcüğe siyasal dincilik anlamını yüklemektedirler. Halbuki bizzat Batı dillerinde siyasal köktencilik, radikalizm kelimesiyle karşılanır. Radikalizm 19. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve mevcut siyasal yapılanmaların sorunlu olduğunu, bunların hesaba katılmaksızın siyasetin ve devletin sil baştan yeniden kurulmasını isteyen felsefi hareketin adıdır. Yani hedefi kökten siyaset olan hareket fundamentalizm değil, radikalizmdir.

Fundamentalizmin; Darwinizm okullarda bilimsel bir gerçek gibi okutulması, film sektöründe müstehcenliğe yer verilmemesi, üretim dünyasında insan tabiatının gözetilmesi gibi hiçbiri doğrudan siyasal olmayan bir seri talebi vardır. Ne var ki ABD de devlet, “devlet Hristiyanlaşsın, dinî hukuk yürürlüğe konsun” gibi hiçbir siyasal talebi olmayan fundamentalizmi siyasal bir hareket olarak ilan etmiş ve yüzyıldır onunla etkin bir biçimde mücadele etmektedir. Amaç da tam bir kapitalist tavırla dinin üretim-tüketim sürecine müdahalesini önlemektir. Yani demokrasinin en iyi işlediği ülkelerden biri kabul edilen ABD’de dinin sınırı, sınaî kapitalist yapıya ters düşmediği yere kadardır.

Fundamentalizmin, iki temel ilkesi vardır. Bunlardan birisi başta İncil olmak üzere kutsal metinlerin modern kültüre göre yorumlanmasına karşı çıkmak, diğeri ise Hristiyanlığı yaşatmak üzere Hristiyan geleneklerine, bir başka deyişle bu dinin tarihî birikimine sahip çıkmak ve ona sıkıca tutunmaktır. Daha sade bir anlatımla Hristiyanlığı “yeniden anlama” gibi modern kültürü onun yerine geçiren bir yozlaşma hareketine meydan vermemek, bunun garantisi için de bir tarihî süreçle günümüze kadar gelen Hristiyan geleneklere, köklere bağlı kalmaktır. Anlaşıldığı kadarıyla fundamentalizm, köktenciliğini bu düşüncesinden, dinin geleneksel köklerine bağlı kalmak kaygısından almaktadır.

Esasen fundamentalizmin geleneksel köklere bağlı kalmak kaygısını anlamak zor değildir. 300 yılı aşkın bir zamandır her şey gibi Protestanlığın şahsında modernleşen din de sekülerleşmiş, kutsallıklarından pek çok şey kaybetmiştir. Buna engel olunması gerekmektedir ve yapılacak şeylerin başında da kutsal metinlerin bu kültüre göre yorumlanmasının önüne geçmektir. Bunun garantisi de tarihsel dinî birikimdir. İşte fundamentalizmin iki temel ilkesi buradan doğmuştur.

Kavram zamanla bütün dinî gelişmeler ve bu arada İslam için kullanılmak istenmiş, bir dönem İslam fundamentalizmi çok iş yapan kavramlardan birisi hâline gelmişti. Halbuki İslam dünyasındaki kısaca İslam fundamentalizmi denen dinî yenilikçi/selefiyeci hareketler tam da fundamentalist mantık dışı bir nitelik taşımaktadırlar. İslamcı akımlar genel olarak sözü edilen fundamentalist ilkelerin tam da dışında, İslam dünyasının genel geriliğinden de hareketle dinin tarihsel gelişiminden farklı olarak yeniden anlaşılması gerektiğini kabul etmektedirler. Bir kere bu akımlar İslam’ın bir gelenek olarak algılanmasına karşı çıkmakta, tarihsel İslami birikime kuşkuyla bakmaktadırlar. İslam’ı metinlerden “yeniden anlamak” için Kur’an’ı çıkış noktası yaparken de bu temel metni modern kültüre uyarlamayı açık veya kapalı bir hedef olarak kabul etmektedirler.

Fundamentalizmin, dinî bireysel toplumsal hayatın bütününe hakim kılma söylemi pek ön planda değildir. Ancak modern kültürle hesaplaştığı her alanda bir alternatif görüş ileri sürmektedir. Çünkü modern kültür merkeziyetçi etkin kurgucu ve hâkimiyetçi bir kültür olarak hayatın bütününe egemen olmak ister. Kanaatimizce dinî eğilimlerde de var olan bu görüşün kaynağı yalnızca modern kültür olamaz. Yine büyük dinler tarih boyunca müntesiplerinin hayatını bütünüyle kapsama eğilimindedir. Bu zamanla göz ardı edilmiş olabilir. Dolayısıyla hayatın bütününü kapsama algısını, modern kültür de dinlerden ödünç almış olmalıdır. Esasen bu ve benzeri özellikleriyle modernite geleneksel dinlerin yerine oynayan bir din konumundadır.

Fundamentalizmin, güç merkezlerince siyasal sayılmasının önemli nedenlerinden birisi de herhâlde onun siyaset de dâhil hayatın bütününü kapmasa eğilimidir. Kaldı ki modern kültüre göre bilgi birikimi, kültür güçtür ve her güç az-çok siyasallık içerir. Genel olarak belirtmek gerekirse fundamentelist çizgi bir geleneksel din algısıdır ve modern algıya bir tepkisellik içerir.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2991 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1994

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...