Felsefe hakkında her şey…

Duygular her zaman baskın çıkıyorsa rasyonel düşüncenin ne anlamı var?

08.08.2024
Duygular her zaman baskın çıkıyorsa rasyonel düşüncenin ne anlamı var?

Tarihte kaydedilen en ünlü beyin yaralanmalarından biri Phineas Gage’in yaşadığıdır. Kafasına büyük bir demir çubuk saplanan Gage, başka şeylerin yanı sıra muhakeme yeteneğini ve duygular arasındaki etkileşimi kolaylaştıran prefrontal korteksinin büyük bir bölümünü kaybetmiştir. Gage bu yaralanmadan sonra hayatta kalmayı başardı ve bilişsel işlevlerinin çoğunu korudu. Matematik yapabiliyordu, ancak neredeyse hiçbir karar veremiyordu, özellikle de sosyal etkileşimleri içerenler.

Bunun nedeni, karar vermenin hem muhakemeyi hem de duyguları içeren karmaşık bir mesele olmasıdır. En duygusal kişi bile karar verirken rasyonel düşünceyi kullanır ve en rasyonel kişi de kararlarında duygulardan etkilenir. İnsanlar yine de çoğu zaman duyguların karar verme sürecindeki olumsuz rolünü vurgulama eğilimindedir.

Tamamen rasyonel olabilseydik hayat daha kolay olurdu gibi görünebilir. Ancak evrim; duygu ve düşüncenin gelişimini tam da ikisine de ihtiyacımız olduğu için desteklemiştir. Duygular şimdiki arzularımız ve ihtiyaçlarımızla ilgiliyken rasyonellik gelecekteki çıkarlarımızı ve refahımızı temsil eder. İçimizde yaşayan bu iki varlığa Tod (bugün) ve Tom (yarın) adını vermek istiyorum.

Eğer Tom olmasaydı, kesinlikle kötü bir durumda olurduk. Sadece muhakemenin olmadığı bir dünya hayal edin; bize anlık zevk vermeyen her şeye karşı ilgimizi kaybederdik. Öğrenmekten, üretmekten ve kendimizi korumaktan kaçınırdık. Daha üremeyi bile başaramadan bizi öldürecek bir bağımlılık dünyasına gömülürdük.

Ama Tod olmasaydı biz de hayatta kalamazdık. Tod, tehlike yaklaştığında anında karar vermemizi sağlar. Karşıdan karşıya geçerken bize doğru gelen bir araba görürsek Tod bizi durduracaktır. Tom, tehlikede olup olmadığımızı anlamak için hızları ve mesafeleri hesaplayabilirdi, ancak cevabı bulduğunda çok geç olurdu.

Tod aynı zamanda sadece sevgi ve empati gibi olumlu alışkanlıklarıyla değil, kötü alışkanlıklarıyla da sosyal etkileşimlerimizi kolaylaştırıyor. Araştırmalar, pazarlık ve tartışma sırasında belirli bir derecede öfke ve tahkir uyandırabilen insanların ölçülü insanlardan daha başarılı olduğunu gösteriyor. 1

Duyguların olmadığı bir dünya

Ancak tüm bunların ötesinde, Tod‘un bizim bir parçamız olmasından asla üzüntü duymamamız için çok önemli bir neden var. Ünlü bir yapay zekâ (YZ) araştırmacısı olan Tali Tishbi, birkaç on yıl içinde YZ’nin ölümü ortadan kaldırmayı başaracağına ve hepimize, dijital de olsa sonsuz yaşam bahşedeceğine inanıyor. İşleyiş şöyle olacak: Normal yaşamımız boyunca – buna 1. aşama diyelim- bir veritabanı şimdiye kadar aldığımız tüm kararları, görüşleri, yorumları ve fikirleri, bunların gerçekleştiği koşullarla birlikte depolayacak.

Makine öğrenimi (bir tür yapay zeka) teknikleri daha sonra bu verileri analiz edecek ve hayatımız boyunca aldığımız kararlara dayanarak varsayımsal koşullarda kararlar üretebilen bir yazılım oluşturacak. Birinci aşama yaşamımız sonunda sona erdiğinde, bu yazılım aracılığıyla sonsuz yaşamın ikinci aşamasına gireceğiz. Bu aşamada bedenlerimiz ölmüş olacak ve zihnimizden gelen bu veriler bunun yerine bir bilgisayarda yer alacak.

Hiçbir şey hissetmeyecek ya da deneyimlemeyeceğiz, ancak diğer tüm açılardan orada olacağız. Bu versiyonumuz baş yönetici olarak işimize devam edebilir çünkü makine, hayatımızın birinci aşamasında olsaydık vereceğimiz kararların tamamen aynısını verecektir. Ayrıca çocuklarımız 90’lı yaşlarına geldiklerinde onlara tavsiyelerde bulunabilecek ve 2144 yılında torunumuzun torununun yeni kız arkadaşı hakkında yorum yapabilecektir.

Ama şimdi Tod ve Tom’a geri dönelim. Tod olmadan yaşam, arkadaşımın yaşamın 2. aşaması dediği şeye ve benim gelişmiş bir fotoğraf albümü ile ölüm dediğim şeye oldukça benzerdi. Kararlarımız yalnızca Tom tarafından yönetilseydi, insan olmaz, algoritma olurduk.

Sizin hayatınızda Tod günü yönetiyor ve Tom’a da çok az yer bırakıyor gibi görünüyor. Ne de olsa yarın diyete başlayabilir ya da işinizi bırakabilirsiniz; ancak şu anda rahatlamayı tercih ediyorsunuz. İnsanlar rasyonel düşünceye ne kadar güvendikleri konusunda farklılık gösterebilir; ancak herkes nihayetinde her ikisini de kullanır. Sonuçta, ulaşmak istediğiniz bir hedef vardır.

Peki Tod ve Tom arasında nasıl daha iyi bir denge kurabiliriz? Çeşitli psikoloji çalışmaları Tom’a karşı sabrımızın oldukça çabuk tükendiğini göstermektedir. Bu şaşırtıcı değil, çünkü bize kruvasandan uzak durmak gibi hoş olmayan şeyleri yapmamızı söyleyen kişi o. Çocukken Tom’u içeri davet etmemize yardımcı olmak ebeveynlerimizin göreviydi. Ancak bağımsız olduğumuzda bile zaman zaman benzer şekilde yardıma ihtiyaç duyarız.

Bunu yapmanın bir yolu, eşimizden veya arkadaşlarımızdan hedeflerimize ulaşmamızda bize destek olmalarını istemektir. Bir diğeri de Tom’u bizimle benzer durumda olan bir başkası hakkında yorum yapmaya davet etmektir. Tom’un bize ne yapacağımızı söylemesinden hoşlanmayız; ama ne söyleyeceğini merak ederiz. Bu yüzden biraz kendimizi kandırarak “tarafsız bir izleyici” bakış açısına sahip olabiliriz, bu da onu görmezden gelmeyi zorlaştıracaktır.

Tod ve Tom sandığımızdan daha iyi arkadaşlar. Birbirlerini besler ve güçlendirirler. En iyi rasyonel kararlar duyguları dikkate alır. Diyet yapmak istiyorsanız en iyi seçenek her zaman en düşük kalorili olanı seçmek değil, en çok sevdiğiniz ve bağlı kalabileceğiniz olanı seçmektir. Bazı insanlar için bu sadece haşlanmış patates yemek olurken, diğerleri için düşük karbonhidratlı bir diyet olacaktır.

Tod’un söz sahibi olmasına izin vermekten korkmayın. Tom’u davet etmek için de yardım alın. Nihayetinde en iyi sonuç birlikte çalışmaktan geçer.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Eyal Winter’ın “Feelings: what’s the point of rational thought if emotions always take over?” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

KAYNAKÇA

  1. Filipowicz, A., Barsade, S. ve Melwani, S. (2011). Understanding emotional transitions: the interpersonal consequences of changing emotions in negotiations. J Pers Soc Psychol, 101 (3), 541-556, https://doi.org/10.1037/a0023545
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...