“Dünyayı ben mi kurtaracağım?”: Daha iyi bir dünya yaratmak için ahlaki yükümlülüklerimizi yeniden düşünmeliyiz…
Antibiyotikleri kolektif olarak aşırı ve yanlış kullanımımız, bu yaygın ilaçlara karşı direnci artırarak insanları artık tedavi edilemeyen enfeksiyonlar karşısında giderek daha savunmasız kılmaktadır. Bu durum sadece insan sağlığında değil, aynı zamanda hayvan endüstrisinde de antibiyotik kullanımını kapsamaktadır.
Antibiyotik direnci, kolektif eylem sorununa verilebilecek bir örnektir. Bunlar, bireysel olarak rasyonel olanın kolektif olarak istenmeyen sonuçlara yol açtığı durumlardır. Birçoğumuzun genellikle günlük olarak yaptığımız küçük şeyler, toplamda yıkıcı sonuçlar doğurabilir. İnsanlığın karşı karşıya olduğu en çetin sorunlar öyle ya da böyle kolektif eylem sorunlarıdır.
Küresel kolektif eylem sorunlarının listesi bir hayli uzundur: okyanuslarımızın ve su kaynaklarımızın plastik maddeyle kirlenmesi; atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun artarak küresel ısınmaya yol açması; ve üretimi çevresel tahribata yol açan et tüketimi vb.
Konu Başlıkları
Bireysel eylemlerin önemi
Bu gibi sorunların ortak noktası, herhangi bir siyasi aktör tarafından tek başlarına çözülemeyecek olmalarıdır. Bu sorunları başarıyla ele alabilmek için küresel ve koordineli politik müdahalelere ihtiyacımız var. Siyasi aktörlerin (devletler, uluslararası örgütler veya uluslararası ittifaklar) iş birliği yapması gerekmektedir.
Ancak bu soruları ele alma işini politika yapıcılara ve siyasi temsilcilerimize mi bırakmalıyız? Böyle yaparak bireyler olarak önemli ahlaki yükümlülüklerimizi ihmal etmiş olacağımıza inanıyorum.
Eş güdümlü siyasal tepkilerin yanı sıra, kolektif eylem sorunlarının hafifletilmesinde, bu sorunları çözmeyecek olsalar bile, bireysel eylemlerin önemli bir olumlu etkisi olabilir.
Antibiyotik direnci örneğini ele alalım. Dünya Sağlık Örgütü, direncin yayılmasını azaltmaya yardımcı olmak için her birimizin yapabileceği bir dizi eylem belirlemiştir. Bunlar arasında antibiyotiklerin tıbbi kullanımının sınırlandırılması, antibiyotik kullanılarak üretilen gıdaların tüketiminin azaltılması ve hijyenin artırılması yoluyla enfeksiyonların önlenmesi yer almaktadır.
Benzer şekilde, iklim araştırmacıları, yeterli sayıda insanın katılması koşuluyla, iklim değişikliğinin azaltılması üzerinde en büyük etkiye sahip olacak bireysel eylemleri belirlemişlerdir. 1 Bunlar arasında daha az çocuk sahibi olmak, arabasız yaşamak, uçakla yolculuk etmekten kaçınmak ve bitki temelli beslenmeye geçmek yer alıyor. Yeterli sayıda insan bu tür eylemlerde bulunursa küresel ısınmayı kolektif olarak en fazla 2°C ile sınırlayabilir ve böylece küresel siyasi aktörlerin başaramadığı bir şeyi başarabiliriz.
Kolektif eylem paradoksu
Kolektif eylemin paradoksu şudur: Hiçbirimiz bireysel olarak genel sonuç üzerinde bir fark yaratamasak da birlikte çalıştığımızda bunu yapabiliriz. Ve bireylerin kişisel olarak harekete geçmemesi kolektif çabanın başarısını baltalamayacak olsa da çok fazla insan her zamanki gibi iş yapmaya devam ederse daha iyiye doğru bir değişiklik gerçekleştiremeyiz.
Peki, iyi ya da kötü yönde pek bir fark yaratmayacaksa neden davranışlarınızı değiştiresiniz ki? Kolektif sorunlar için ne tür yükümlülüklerimiz olduğunu anlamak, ahlakla ilgili bazı genel varsayımlarımızı ve sezgisel görüşlerimizi yeniden düşünmemiz gerektiği anlamına gelecektir.
Aslında bu, ahlak filozoflarının onlarca yıldır uğraştığı bir konudur. Oxfordlu filozof Derek Parfit, “sağduyu ahlakı” olarak adlandırılan şeyin, “ahlaki matematiğimizde” sıklıkla hata yapmamıza yol açacağını düşünüyordu. Büyük ölçekli sorunlara (ya da bu bağlamda sağlanan faydalara) yapılan küçük (genellikle fark edilmeyen) katkıların ahlaki önemini ihmal etme eğilimindeyiz. Bu ampirik bir iddiadır, ancak ahlaki kuramlaştırma için kesinlikle geçerlidir.
Ahlaki matematiğimizi yeniden düşünmenin önündeki kavramsal engellerden biri, eğer bir eylemim bir sonuç üzerinde algılanabilir bir fark yaratmıyorsa o zaman onu gerçekleştirmemin (ya da gerçekleştirmekten kaçınmamın) ahlaki olarak istenemeyeceği görüşüdür. Böyle bir ilkeye bağlı kalmak, yukarıda bahsedilen türden küresel kolektif eylem sorunlarında herkesi rahat bırakmak anlamına gelir.
Ahlaki yükümlülüklerimizi yeniden düşünmek
Burada kolektif eylem sorunlarına ilişkin ahlaki yükümlülüklerimizi yeniden düşünebileceğimiz bir yol karşımıza çıkmaktadır. Bireysel yükümlülüklerimizin bu sorunlara kolektif olarak en uygun tepkinin verilmesinden kaynaklandığını düşünebilir ve bunları ele alma sorumluluğumuzu bireysel olmaktan ziyade müşterek olarak algılayabiliriz.
Bu görüşe göre ahlaki yükümlülüklerin veya sorumlulukların farklı kaynakları vardır. Bazen, daha iyiye doğru bir fark yaratabileceğimiz için belirli eylemleri gerçekleştirme veya belirli sonuçları üretme yükümlülüğümüz vardır. Diğer zamanlarda, yükümlülüğümüzün kaynağı eylemlerimizin veya ihmallerimizin etkisinde değil, bunların ahlaki açıdan doğru olarak algıladığımız kolektif bir eylem modeliyle nasıl ilişkili olduğunda yatabilir.
Karbon veya anti-mikrobiyal ayak izimizi azaltarak emisyon açığını kapatmanın veya antibiyotik direncini frenlemenin elimizdeki en iyi kolektif eylem modeli olduğunu düşünebiliriz (devlet politikalarının ötesinde). Sonuç olarak, davranışlarımızı değiştirmeye yönelik yükümlülüklerimiz, ahlaki güçlerini bu modelin bir parçasını oluşturmalarından alıyor olarak görülebilir.
Dolayısıyla karbon ayak izimizi ya da anti-mikrobiyal ayak izimizi azaltmak, kolektif olarak doğru olanı yapmamızın bir parçası olan eylemlerdir. Bunu ifade etmenin bir başka yolu da bireysel ahlaki sorumluluğun bireysel nedensel etkiye bağlı olması gerekmediğini; ancak kolektif sorumluluğumuzdan ve ortak fark yaratma becerimizden kaynaklanabileceğini söylemektir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Anne Schwenkenbecher’in “We need to rethink our moral obligations to create a better world” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım
KAYNAKÇA
- Nicholas, K.A. ve Wynes, S. (2017), The climate mitigation gap: education and government recommendations miss the most effective individual actions. Environmental Research Letters, 12 (7), 074024, https://doi.org/10.1088/1748-9326/aa7541