David Strauss
David Friedrich Strauss 27 Ocak 1808 ila 8 Şubat 1874 tarihleri arasında yaşamış, karşıt güçlerin iç mücadelesi yoluyla toplumsal evrimi vurgulayan diyalektik felsefeyi kullanan ve Yeni Ahit’teki Mesih anlatımlarını mitolojik olarak açıklayarak Kutsal Kitap yorumunda yeni bir çığır açan muhalif bir Alman-Protestan filozof, teolog ve biyografi yazarıdır.
David Strauss Stuttgart yakınlarındaki Ludwigsburg’da doğdu. 12 yaşındayken, ileride alacağı ilahiyat eğitimine hazırlık olması için Blaubeuren’deki din okuluna gönderildi. 17 yaşında Tübingen Üniversitesine, 23 yaşında da Hegel’in derslerini dinlemek için Berlin’e gitti. Fakat Hegel, o Berlin’e varır varmaz öldü, David Strauss da bunun üzerine Friedrich Schleiermacher’ın derslerine katıldı ve İsa’nın hayatı hakkında konuşmalar dinledi. 1832’de Tübingen’e döndü ve ilk kitabı olan Das Leben Jesu (İsa’nın Hayatı) adlı eseri yazmadan önce bir süre Platon felsefesi, ahlak ve filozoflar tarihi dersi verdi. Bu kitapta Hristiyanların mucize olarak tanımladığı olaylara Hegelci bir açıdan yaklaştı ve hepsini doğaüstü olaylar yerine gayet normal vakalar olarak açıklamaya çalıştı.
Tübingen ve Berlin üniversitelerindeki çalışmaları sırasında (1825-31) G.W.F. Hegel’in doktrininden etkilenen David Strauss, içsel, çatışan güçlerin ve farklı yorumların etkileşiminin daha yüksek bir dinî senteze yol açtığı gelişimsel bir Hristiyanlık teorisi önermiştir. Böyle bir analiz ilk büyük eseri olan Das Leben Jesu kritisch bearbeitet adlı eserine ilham kaynağı olmuş, bu eserinde İncillerin tarihsel değerini reddetmiş ve doğaüstü iddialarını yadsıyarak onları “tarihsel mit” ya da ilkel Hristiyan cemaatinin popüler umutlarının 2. yüzyıl yazarları tarafından bilinçsizce yaratılmış, efsanevi somutlaşmış biçimleri olarak tanımlamıştır.
Bunun üzerine Alman Protestanlar arasında başlayan infial, David Strauss‘un bu tür eleştirilerin aslında Hristiyanlığı tahrip etmediğini, çünkü tüm dinlerin gerçeklere değil fikirlere dayandığını söyleyerek eleştirilerini hafifletmesine yol açtı. Ancak bu açıklama Strauss’un ne Tübingen’de ne de 1839’da davet edildiği profesörlükten men edildiği Zürih Üniversitesinde ders vermekten men edilmesini engelleyebildi.
Akademik teoloji çevrelerinden 20 yılı aşkın bir süre uzak kaldıktan sonra Ludwigsburg ve Darmstadt’ta ikamet eden David Strauss, burada siyasi ve entelektüel şahsiyetlerin biyografilerini yazmış ve eyalet yasama organı üyesi olarak siyasi görevlerde bulunmuştur. Dinî serüveni, Hristiyanlığın yerine Darwinizm’in kişiselleştirilmiş bir biçimi olan bilimsel materyalizmi koymaya kalkıştığı Der alte und der neue Glaube‘nin yayımlanmasıyla sona ermiştir. Eleştirdiği İncil ve teolojik metinleri yeterince anlamadığı için tenkit edilen Strauss, yine de sadece 20. yüzyıl liberal ve eskatolojik İncil düşüncesi ekollerini etkilemekle kalmamış, aynı zamanda “tarihsel İsa” arayışıyla kendisinden sonraki akademisyenlere de ilham kaynağı olmuştur.