Birinci Kuşak Haklar, Birinci Kuşak İnsan Hakları
“Birinci kuşak haklar” denilenler sivil, siyasi ve kişisel haklardır. Başta yaşama hakkı olmak üzere özel yaşama, haberleşmeye, düşünceyi açıklamaya müdahale etmeme gibi dokunulmazlıklar bu hakların özünü oluşturmaktadır.
Özünde kişiyi devletin ve diğer kişi ve grupların saldırılarından-baskısından korumayı, kişinin insanca yaşamasını sağlamayı temele alan haklardır bunlar.
Genel olarak insan hakları denilince ilk akla gelen ve üzerlerinde en az tartışma yapılan hak kategorisi de bu haklardır. Herkes yaşama hakkının, din ve vicdan özgürlüğünün, düşünceyi açıklama hakkının, ayrımcılığa uğramama, adil yargılanma hakkının temel haklardan olduğunu kabul etmektedir.
Bu haklar genellikle “negatif haklar” olarak karşımıza çıkarlar. Neyin yapılması gerektiğini değil, neyin yapılmaması gerektiğini ya da ne yapılırsa bunun bir insan hakkı ihlali olacağını dile getirirler. Kişiler bu haklara insan olmaları nedeniyle zaten sahiptir. O nedenle, bunlar devletin ya da başka bir kurumun verdiği ya da tanıdığı haklar değildir.
Devletten beklenen ya da devletin rolü, yaşama hakkı ve “düşünceyi ifade etme hakkı”nda olduğu gibi, “çiğnenmelerini önlemek, çiğnendiği zaman da dengeyi yeniden kurmaktır; ya da devletten bu beklenir. … Devletin bu hakları korunması, bu hakları yasaların güvencesi altına alması, yani bu hakların çiğnenmesini yasalarla önlemeye çalışması, çiğnendiği zaman da çeşitli organlarıyla araya girmesi demek olur” (Kuçuradi 2009b, s. 76).
Bu nedenle, bu hakların birçoğunun korunması için devletin yasal düzenlemeler yapması, bazı kurum ve kuruluşlar oluşturması yeterlidir. Devlet ön hazırlık yaparak, kişilerin zaten sahip oldukları bu temel haklarını kullanmalarının yolunu açar. Temel hakların kullanılmasını engellemeye çalışanları engeller. Sığınma hakkı bu haklara bir örnek olarak verilebilir.
Hugo Grotius’un 1625’te doğal hak olarak devletin “sığınma tanıma hakkı”ndan söz etmesine karşın, bu hak Evrensel Bildirge’nin sunduğu birkaç yeni haktan birisidir.
Evrensel Bildirge’nin 14. Maddesinde “Herkes kötü muameleden kurtulmak için başka ülkelerden sığınma talep etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir” denilmektedir. Buna sıkça “sığınma hakkı” denilse de aslında burada birden çok hak söz konusudur (Wellman 1999, s. 17).
Sığınma hakkı kimi zaman yaşama hakkının korunmasının tek yolu haline gelebilmektedir.
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı