Bilgelik nedir ve bilgeliğin peşinden gitmek akılsızlık mıdır?
Bazıları “Bilgelik nedir?” gibi büyük bir soruyu burada yanıtlamaya çalıştığım için “akılsız” olduğumu söyleyebilir. Bu yerinde bir tespit; zira bir şeyin ne olduğunu bilmek, ne olmadığını da netleştirmeye yardımcı olabilir. Bu önermeyle başlayalım: 1000 kelimelik bir makalede bilgeliğin ne olduğu sorusunu yanıtlamaya çalışmak akıllıca değildir.
Bilgelik eksikliğine en keskin örnek, kendini bilge ilan etmek olabilir. Antik Yunan filozofu Sokrates, kendisini bilge olarak nitelendirmediği için bilge olarak anılmasıyla ünlüdür. Tersine, kendisine bilge deseydi, muhtemelen bu etiketi hak etmeyecekti.
Bilgelik konusundaki eksikliklere daha fazla örnek verecek olursak yakında teslim edilmesi gereken bir makaleyi yazmak yerine telefonda oyun oynayarak çok fazla zaman harcamaktan; hatalardan ders almadan tekrar hata yapmaktan; ten renginin entelektüel ve ahlaki özelliklerle güçlü bir şekilde ilişkili olduğuna inanmaktan bahsedebiliriz.
Bilgelik örneklerinde olup da diğerlerinde olmayan şey, nilgelikte olup da akılsızlıkta bulunmayan şey nedir?
Şeylerin özü
İngilizce konuşan filozofların bugünlerde verdiği yanıtlardan biri, bilgeliğin neyin özsel olduğunu bilme ve bunun ışığında iyi bir yaşam sürme meselesi olduğudur. Filozof Robert Nozick şöyle söylüyor:
“Bilgelik neyin önemli olduğuna dair gelişen bir anlayıştır ve bu anlayış bilge bir kişinin düşünce ve eylemlerini şekillendirir.”
Eylemlerin, sınırlar ve potansiyel engeller konusunda stratejik bir farkındalıkla gerçekleştirildiği de bunlara eklenebilir.
Bilgeliğin bu anlatımı hikâyenin bir parçasıdır, ancak eksiktir. Bilge bir kişi belirli inançlara sahiptir ve bunlar nedeniyle belirli bir izde kararlar alır; ancak bir kişinin belirli duygular sergilediği ölçüde de bilge veya akılsız olabileceğini söylemek mümkündür.
Bilgelik hakkında yazan çağdaş akademik filozoflar, teorik ya da pratik olarak neredeyse yalnızca rasyonel olana odaklanmış ve duygusal yanımızı kabul etmekte ihmalkâr davranmışlardır. Eğer filozofların bilgeliği iyi anlamadıkları konusunda haklıysam bunda bir ironi ortaya çıkar; çünkü “felsefe” sözcüğü Yunanca bilgelik sevgisinden gelmektedir).
İlgili konu: Bilgelik sevgisi olarak felsefe
Cahil zihniyet, yanlış seçim, uygunsuz tutum
Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve benzerlerinin yalnızca belirli bir gruba mensup oldukları için insanlardan nefret etmeyi içerdiğini ve bu nefretin de akıllıca olmadığını göz önünde bulundurun. Bilgelikten yoksunluk yalnızca nefrete yol açan yanlış inançlardan ya da yabancı düşmanlarının nefretleri nedeniyle yapabilecekleri kötü seçimlerden ibaret değildir. Nefretin kendisi de akılsızcadır ve hiç ifade edilmemiş ya da eyleme dökülmemiş olsa bile akılsızca kalacaktır.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı sadece cahilce bir zihniyet ve yanlış bir seçim meselesi değildir. Aynı zamanda diğer insanlara karşı utanç verici, zavallı bir tavır takınmaktan da ibaret olabilir. Örneğin kişi, ırklar arası romantik ilişkilerden tiksinti duyduğu ölçüde bir dereceye kadar bilgelikten yoksundur.
Diğer insanlardan nefret etmek ya da onlardan iğrenmek akılsızca olduğu gibi, bu tür duyguları kendine karşı sergilemek de akılsızca olabilir. Sokrates gibi alçak gönüllü olmak başka bir şeydir, ama kendini değersiz görmek ve özünde kendini kötü hissetmek bambaşka bir şeydir. Elbette, yapmaması gereken belirli yanlışları yapmış olmaktan dolayı ölçülü bir suçluluk hissetmek yerinde olabilir; aslında bu akıllıca da olur! Ancak kişinin kendisine yönelik genel tutumu, önemsiz olduğu ya da saygı ve sevgiyi hak etmediği yönünde olursa kişi bilgelikten yoksun kalmış demektir.
Kendinden nefret etmek çoğu zaman kişinin hatalarının sorumluluğunu üstlenmemesi, hakaretlere karşı aşırı hassas olması ve başkalarına saldırması gibi kötü kararlara yol açar. Bununla birlikte, kendinden nefret etmenin yalnızca akılsızca seçimlere yol açmakla kalmayacağını, aynı zamanda kendi içinde bir bilgelik eksikliğini de göstereceğini düşünüyorum.
Nefret, iğrenme ve suçluluk olumsuz duygulardır. Sevgi, övünç ve minnettarlık gibi bazı olumlu duygulara sahip olmak da sezgisel olarak akıllıca ya da akılsızca olabilir. Sizi asla gerçekten sevmeyecek olan manipülatif bir istismarcıya sevgi beslemeniz akıllıca olmayacaktır. Doğru, bu büyük ölçüde akılsızca olurdu; çünkü incinme olasılığınız yüksek olurdu, ancak aptallığın bir başka kısmı da aşağılık kişinin sevginizi hak etmemesinin farkında olamamaktır. Sonuçta akıllı bir insan gerçekten sevilmeye değer olanı sevmez mi?
Bilgeliği aramalı mıyız?
Bilge olmaya çalışmak zor bir iştir. Ve bu makalenin sunduğu kötü haber, bunun en azından birçok filozofun düşündüğünden daha zor olduğudur. Bilge olmak, sadece neyin önemli olduğuna dair bilgi edinmek ve bunun ışığında iyi seçim yapmak değil, aynı zamanda belirli duyguları sergilemek anlamına da geliyor. Bu ilave bir koşuldur ve dahası, ne yazık ki çoğumuz için duygularımızı kontrol etmek kararlarımızı kontrol etmekten daha zordur.
Bunu başarmanın ne kadar zor olacağı düşünüldüğünde, bilge olmaya çalışmak akılsızca görünmeye başlıyor. Bunun bir anlamı var mı? Bilgelik, peşinden gitmenin akılsızca olabileceği bir şey midir?
Bunu burada söyleyemem. Ne de olsa, bilgeliğin ne olduğu sorusunu bir makalede yanıtlamaya çalışmanın akılsızca olacağını başından beri biliyoruz 😉
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Thaddeus Metz’in “What is wisdom, and is it unwise to pursue it?” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım