Argo Aşkı: Erkeklerin Sözde Gücü, Kadınların Sessiz Onayı
Dil: Toplumun Çürüyen Vicdanı
Dil, bir toplumun ruhudur; ama bugün bu ruh, küfür ve argo bataklığında boğulmuş durumda. Erkeklerin ağzından düşmeyen küfürler, bir özgüven gösterisi değil; ahlaki çöküşün ve zihinsel tükenmişliğin açık bir tezahürüdür. Daha vahimi, kadınların bu dile ya sessiz kalması ya da bunu “mizah” ve “samimiyet” adı altında normalleştirmesidir. Bir toplumda dil çürüyorsa, o toplumun tüm değerleri çöküşün eşiğindedir.
Küfür: Erkeklerin Sahte İktidarı
Küfür, erkeklerin “güç” göstergesi olarak kullandığı bir araçtır. Oysa bu sahte güç, aslında içsel bir yetersizliğin ve kendini ifade edememenin dışavurumudur. Güçlü bir zihin, dilini hakaretle değil; düşünceyle, zarafetle süsler. Ancak erkek, bunu yapacak kapasiteden yoksunsa, küfre sığınır. Bu, ne bir cesaret işaretidir ne de bir mizah unsuru. Bu, sadece entelektüel iflasın ve insani değerlerden uzaklaşmanın açık bir göstergesidir.
Kadınlar: Sessizlik mi, Onay mı?
Daha da trajik olan, kadınların bu küfürlü dile sessiz kalmasıdır. Sessizlik, onayın en tehlikeli biçimidir. Kadın, sevgi adına, ilişkisini kaybetme korkusuyla ya da alışkanlıkla bu dili tolere eder. Ancak bu tavır, erkeğin küfrünü ve hakaretlerini normalleştirir, hatta teşvik eder. Kadınların bu pasif tutumu, toplumsal çöküşün en büyük suç ortaklıklarından biridir. Sevgi adına yapılan bu boyun eğiş, aslında kadınların kendi benliklerinden vazgeçişidir.
Argo ve Hakaret: Sevgiyi Zehirleyen Dil
Bir ilişkide küfür, yalnızca kelimelerden ibaret değildir. Küfür, sevgi dilini zehirler, saygıyı yok eder ve sonunda ilişkiyi bir güç oyununa dönüştürür. Erkek, küfrüyle ilişki içindeki üstünlüğünü pekiştirmeye çalışırken; kadın, bu dili kabullenerek kendi özgürlüğünden ve benliğinden vazgeçer. Oysa sevgi, dilde başlar. Dil çürümüşse, sevgi de çürümüştür.
Toplumun Aynası: Küfürlü İlişkiler
Küfür, sadece bireyler arasında değil, toplumsal düzeyde de bir çöküş göstergesidir. Erkeklerin küfürlü bir dili güç olarak görmesi, kadınların bunu kabullenmesi, toplumun genel değer yargılarının nasıl çöktüğünü gözler önüne serer. Bir toplum, dildeki çürümeyi kabulleniyorsa, o toplumun ahlakından, adaletinden ve sevgisinden geriye bir şey kalmamıştır.
Dil Devrimi: Çürümüş Değerlerden Kurtuluş
Bu yozlaşmadan kurtulmanın tek yolu, bireylerin ve toplumun bir dil devrimi gerçekleştirmesidir. Erkekler, küfrü bir güç unsuru olarak görmekten vazgeçmeli; kadınlar, bu dili kabullenmeme cesaretini göstermelidir. Çünkü hakiki sevgi, yalnızca özgür bireyler arasında var olabilir. Özgürlük, dilde başlar. Sevgi, saygıyla büyür; hakaretle değil.
Hakiki Sevgiye Dönüş: Saygıyla İnşa Edilen İlişkiler
Toplumun bu çürümüş düzeninden kurtulması için önce bireyler kendilerini sorgulamalıdır. Sevgi, bir güç oyunu değildir. Sevgi, hakaretle değil; zarafetle ifade edilir. Erkeklerin küfürlü bir dili terk etmesi, kadınların bu dili kabullenmeme cesareti göstermesi, yalnızca bireysel değil; toplumsal bir devrimin başlangıcı olacaktır.
Toplumun sinir uçlarına dokunan bu dil yozlaşması, hakiki sevgiyi ve insani değerleri öldürüyor. Ama unutulmamalıdır ki, gerçek devrim önce dilde başlar. Çünkü dil, bir toplumun hem vicdanı hem de geleceğidir.
Uzun zamandır okuduğum en doğru ve en güzel yazılardan biri. Artık erkeklerin ağzından (bazen de kadınların) küfür duymaktan, üstelik hiç utanmadan bağıra bağıra küfür etmelerinddn yoruldum ve sinirlerim kaldırmamaya başladı bu durumu. O yüzden düşüncelerime tercuman olmuşsunuz.