Felsefe hakkında her şey…

Varoluşçuluk nedir? Egzistansiyalizm

13.11.2019
41.219
Varoluşçuluk nedir? Egzistansiyalizm

Varoluşçuluk ya da Egzistansiyalizm, yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıkan ve insanın kendi değerlerini kendisinin oluşturabileceğini; varoluşunu kendi kendine yaratabileceğini ve geleceğini de yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.

Varoluşçuluk 19. yüzyılın ortalarında, baskın sistematik felsefeye karşı bir tepki olarak doğmuştur. Bu akım genel olarak psikolojik ve kültürel devinimlerin; bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.

Soren Kierkegaard’ın genel olarak ilk varoluşçu filozof olduğu görüşü hâkimdir. Hegelcilik ve Kantçılık’a karşı olarak Kierkegaard bireysel bir bakış açısına sahiptir. Onun oluşturduğu sorumluluk temelindeki görüş; yaşamın anlamına, tutku ve samimiyet ikilisinin gerçekçi çözümlemelerine dayanmaktadır.

Varoluşçu felsefe özellikle İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen günlerden sonra bilinirlik kazanmıştır. Akım, felsefenin yanında, teoloji, drama, resim, edebiyat ve psikoloji dallarını da etkileyerek çok geniş bir çerçevede yaşama dâhil olmuştur.

Varoluşçuğulun en büyük temsilcilerinden birisi Jean-Paul Sartre’dir. Ona göre, insanın önceden belirlenmiş öz’ü (kaderi) yoktur. Bu özü verecek bir güç (Tanrı) de yoktur. Bu durumda insan ‘tamamen özgür’dür. Özgür insan, özünü ve değerlerini de kendi oluşturacaktır. O ne olmak istiyorsa o olacaktır.

Ahlaki bakımdan da davranışları bir güç tarafından belirlenmemiş olan insan, kendi ahlaki değerlerini kendi oluşturacaktır. Bu ahlaki değerleri oluşturma herkesi kapsayabilecek bir ahlak anlayışı değildir. Yani evrensel ahlak anlayışı yoktur.

Søren Kierkegaard, varoluşçuluk anlayışını benimseyen ilk filozof olarak kabul edilmektedir.

Søren Kierkegaard, varoluşçuluk anlayışını benimseyen ilk filozof olarak kabul edilmektedir.

“VAROLUŞ, ÖZDEN ÖNCE GELİR”

Var oluş özden önce gelir” önermesi varoluşçuluğun merkezini oluşturur. Bu, bireysel anlayışın en anlamlı bütünü olarak görülmüştür.

Kişinin var oluşu dışında gelişen bireysel yapı “o” ile ifade edilmektedir. Bu durumda diğerlik ifade eden bu yapı; bağımsız edimler ve sorumluluk bilincini kapsayarak varoluş olarak tanımlanmaktadır.

Yaftalar, roller, kalıplaşmış davranışlar, tanımlar veya diğer ön yargılar kişi bazında toplumsal bir maske görevi görmektedir. İşte bu yapının içindeki dışa vurulamayan temel, “öz”ü oluşturmaktadır. Bireyin yaşantısının ne olduğu ve nasıl adlandırılması gerektiği “gerçek öz”ü oluşturmaktadır.

Bunun yerine keyfiyet addedilen öz, “onun” tabiriyle diğer tanımlamalarda kullanılmıştır. Böylece insan varlığı, kendi değerlerine ve yaşamının anlamına karar veren ve bunları yaparken ortaya irade koyan bir üçüncü kişi olarak algılanmıştır.

Bu kavramın ortaya atılması her ne kadar Sartre’ye dayandırılsa da bu tür görüşlere Kierkegaard ve Heidegger gibi düşünürlerde de rastlamak mümkündür.

VAROLUŞÇULUK AKIMININ DÖRT TEMEL FİKRİ

  1. Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır.
  2. Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık’ın anlamının araştırılmasını da içerir.
  3. Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü gerekirciliğin karşıtıdır.
  4. İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir.

İLGİLİ KONULAR:

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...