Felsefe hakkında her şey…

Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler Nelerdir?

21.11.2019
15.706
Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler Nelerdir?

Toplumsal değişmeyi etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin bir kısmı, diğerlerinden daha fazla belirleyici role sahip olmasına rağmen hepsi de birbirleriyle ilişkilidir.

Örneğin toplumun nüfus yapısında gerçekleşen bir değişim, ekonomik yapıda da değişime neden olmaktadır. Ayrıca günümüzde yaşanan de- ğişimler, tek bir ülke ile yerel düzeyde sınırlı kalmamakta, uluslararası ve küresel düzeyde etkileri görülmektedir.

Sosyologları ilgilendiren önemli bir sorun da tarihsel akış içerisinde toplumsal değişime neden olan kaynakların neler olduğunu ve bunların ne tür bir toplumsal değişme yarattıklarını açıklamaktır. Bu yönde sosyologlar toplumların geçirmiş oldukları değişim deneyimlerinden hareketle değişmeye yol açan ana kaynakları belirlemişlerdir.

TOPLUMSAL DEĞİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Değişmede Fiziki Çevrenin Etkisi: Doğa

Fiziki çevre faktörü, toplumsal değişme üzerinde doğrudan belirleyici değildir. Buna rağmen içinde yaşanılan çevrenin, toplumların refah düzeylerinde, üretim yapılarında ve toplumsal hayatın örgütlenmesinde bir rolü olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi ilk uygarlıklar, zengin fiziki çevre koşullarında ortaya çıkmıştır. Uygarlık tarihi içerisinde insanlar genellikle ekilebilir ve sulanabilir alanlarda yerleşmişlerdir. Sanayi öncesi toplumlarda coğrafi etkenler, ekonomik faaliyetlerin niteliğini önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle 18. yüzyıla kadar tarım, hayvancılık, balıkçılık, taşımacılık ve ticaret gibi temel ekonomik faaliyetler, coğrafi etkenler çerçevesinde şekillenmiştir. Ancak coğrafi etkenler, insanların yaşayış biçimini önemli ölçüde etkilerken belli bir coğrafi mekânda yaşayan insanlarda içinde bulundukları fiziksel çevreyi değiştirebilmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak insan ile fiziksel çevre arasında karşılıklı bir etkileşim ortaya çıkmıştır. Bu karşılıklı etkileşim uygarlık tarihinde toplumsal değişmenin itici gücü olmuştur. Bunun yanı sıra geçmişte deprem, sel, yangın, çölleşme gibi doğal felaketler de zaman zaman önemli değişimlere neden olmuşlardır. Kimi doğal felaketler, deprem örneğinde olduğu gibi, toplumsal yaşamda anlık bir değişime neden olabilir. Ancak kimi doğal felaketler, iklim değişikliğinde olduğu gibi, bazen yüzyıllar alabilir ve etkisini bazen insanlar hissetmeyebilir. Endüstri Devrimi ve kapitalist üretim biçiminin yükselişi ile birlikte doğal çevre eskisinden daha fazla bir düzeyde, insan amaçları için kullanılacak ve biçimlendirilecek bir alan olarak görülmektedir. Bu amaç doğrultusunda yapılan bütün faaliyetlerin sonucunda, hava ve su kirliliği, ekilebilir toprakların azalması, ozon tabakasının incelmesi, çölleşme ve küresel ısınma gibi çevre felaketleri görülmeye başlanmıştır.

Doğa bir toplumun kültürel ve toplumsal yapısı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Bir bölgenin ılıman ya da kurak olması, su kaynaklarına uzaklığı ya da yakınlığı, dağlık ya da ova olması o bölgedeki insanların yaşama biçimlerine doğrudan etki eder. Örneğin, Avustralyalı Aborjinler evcilleştirmeye uygun hayvanların ve sistematik tarım yapmaya uygun bitkilerin olmadığı bir kıtada yaşadıkları için avcı ve toplayıcı olarak kalmışlardır. Doğal çevrede önemli değişiklikler yapabilen günümüz modern sanayi toplumlarında bile çevre faktörü kimi zaman yaşama biçimlerini sınırlandırmaktadır. Örneğin devletler, artan hava kirliliğini önlemek için çevreyi koruma sözleşmeleri imzalayarak endüstriyel büyümeyi kısıtlamaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte depremler, sel baskınları, volkanik patlamalar vb. gibi doğal afetler nüfus yapısında değişimlere neden olabilir ya da göçleri harekete geçirebilir. Fakat çevresel faktörler, ne kadar güçlü olursa olsun, insanların iradesi ve eylemleriyle değişime uğratılabilir. Örneğin, bir yanı çöl diğer yanı okyanus olan Dubai’nin gösterdiği gelişme bölgedeki ekolojiye insanın müdahalesiyle oluşmuştur. Doğal çevre faktörüyle ilgili olarak vurgulanması gereken bir nokta da doğal çevrenin geçmişe nazaran günümüzde insanlığın ulaştığı teknolojik gelişme düzeyi nedeniyle değişimi etkileme bakımından önemini yitirmeye başlamasıdır.

Japonya’nın yerleşime izin vermeyen dağlık coğrafi yapısı gereği Japonlar yüksek katlı binalar, adalar arası ulaşımı sağlayan köprüler inşa etmek zorunda kaldılar.

Değişimin Dinamik Gücü: Nüfus

Bir toplumda nüfusun sayısı, dağılımı ve yapısı toplumsal hayatı doğrudan etkiler. Nüfus artış hızının yüksek olduğu ya da kıtlığın ve ekonomik bunalımların baş gösterdiği bir toplumda nüfusun ihtiyaçlarını mevcut imkânlarla karşılamak mümkün olmayabilir. Bu durum çoğunlukla göçlere neden olur. Ekonomik sorunlar ya da savaş nedeniyle gerçekleşen bir göç olayı beraberinde göç veren bölgede nüfusun azalmasını, buna karşılık göç alan bölgede ya da ülkede nüfusun artmasını, kültürel yayılmayı, toplumsal düzende istikrarsızlık ve çatışmaları getirebilir. Bu türden sonuçlar doğuran iç ve dış göçler, tarihte sıkça görüldüğü gibi toplumlarda köklü değişimlere yol açmış ve toplumları yeni birtakım sosyoekonomik örgütlenmelere zorlamıştır. Göçlerin yanı sıra nüfusun kendini yenileyebilme ve genç tutabilme kapasitesi de toplumsal değişmelere neden olabilir. Bugün gelişmiş pek çok Batı Avrupa ülkesi kendini yenileyebilme becerisini kaybetmek üzeredir. Nüfusun hızla yaşlanması; okulların boş kalması, emeklilik yaşının sürekli yükselmesi ve iş gücünün azalması, yabancı ülkelerden nitelikli nüfus transfer etme zorunluluğu gibi bazı sorunları beraberinde getirmekte ve bu sorunlara çözüm bulma arayışları da toplumsal değişime neden olmaktadır.

Hızlı nüfus artışı, yaşlılık oranının yükselmesi, göçlerden kaynaklı demografik hareketlilikler, toplumsal değişmeyi etkileyen faktörlerdir. Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfus oranının artmasının demografik bir krize neden olduğu iddia edilmektedir. Yaşlı nüfus, çocuk sahibi olamayacağı için de nüfusun yenilenmesi gerçekleşememektedir. Yaşlı nüfusun artması nedeniyle üretime katılacak nüfus azalmakta ve dolayısıyla çalışan nüfusa bağımlı nüfus oranı da artmaktadır. Afrika kıtasında ve Ortadoğu’da süregelen iç savaşlar, ciddi bir oranda dış göçe neden olmaktadır. Çoğunlukla kaçak olarak gerçekleşen bu durum göç rotası üzerinde bulunan birçok ülkeyi etkilediği için uluslararası bir sorun hâline gelmiştir. Bu durumda bir yandan Birleşmiş Milletler Örgütü, Afrika’ya yardım yapmaya çalışırken diğer yandan göçmenlik ve mültecilikle ilgili uluslararası yeni mevzuatlar geliştirilmektedir.

Nüfusun kendini yenileyebilme kapasitesi toplumun varlığını devam ettirebilmesi için zorunludur.

Değişimin İtici Unsurları: Bilim, Teknoloji ve Kitle İletişim Araçları

Keşifler ve icatlar insanların hayatlarına yepyeni şeyler katar, yeni ufuklar açar. Yer çekimi kanununun keşfi, atomların yapısı, genetik şifrelerin çözümü, yeni bir kıtanın keşfi ya da buhar makinesinin, matbaanın, televizyonun ve bilgisayarın icadı ilk bakışta sosyal olaylar değilmiş gibi gözükse de uzun vadede toplumsal hayatın yeniden biçimlendirilmesine yol açan değişimler yaratmışlardır. Örneğin buhar makinesinin icadı geleneksel toplumların yapısını değiştiren sanayileşme sürecinin itici gücü olmuştur. Bugün İnternetin ya da cep telefonlarının toplumsal ilişkiler üzerinde ne kadar tesir ettiği, herkesin bildiği ve deneyimlediği bir durumdur. Her yeni keşif ve icat toplumsal yaşamın bir parçası olacak şekilde benimsenip yaygınlaştığı andan itibaren toplumsal hayatta ekonomik ve sosyal değişimlere yol açması kaçınılmazdır.

Keşif, icat ve yayılma, kültürel değişmenin önemli kaynaklarındandır. Keşifler ve icatlar; yeni nesneler, fikirler ve toplumsal kalıplar üretir. Örneğin matbaanın bulunuşu, eğitim kurumunun yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Yayılma ise ticaret, göç ve kitle iletişim araçları ile kültürün bütün dünyaya yayılmasıdır. Kültürel faktörler insanların yaşayış biçimini, tüketim alışkanlıklarını, inanç sistemlerini, toplumsal norm ve değerleri ve davranış kalıplarını etkilemekte ve değiştirmektedir. Örneğin günümüzde moda insanların tüketim alışkanlıklarını ve davranışlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Kültür, bir toplumda bireylerin ne düşündükleri ve hissettiklerini büyük oranda bekler. Ayrıca hangi davranışın kabul edilebilir olduğunu da tanımlar. Elbette ki bu tanımlamalar toplumdan topluma değişiklik gösterir. Bu anlamda kültürün bir parçası olarak din, toplumsal değişmeyi etkileyen kültürel faktörlerden bir tanesi olarak görülebilir. Weber’ in Protestan ahlaki ve kapitalizmin ortaya çıkışı arasında kurduğu ilişki, özellikle din ve toplumsal değişme alanında yapılan çalışmalarda etkili olmuştur.

Her toplumda teknolojik gelişmeler çabuk benimsenirken yeni düşüncelerin, inanç ve kuralların benimsenmesi daha uzun zaman alır. Örneğin, motorlu araçlar başlangıçta geleneksel toplumlarda garip karşılansa da hızla yaygınlaşmış fakat trafik kurallarının benimsenmesi bu kadar hızlı olmamıştır. Öte yandan geleneksel toplumlarda değişim hem çok yavaştır hem de onu etkileyen faktörler fazla değildir. Buna karşılık modern toplumlarda değişim hızlı bir süreç olarak yaşanır.

Herkes ve Her Şey Birbirine Benzemeye Başladı: Demokratikleşme, Modernleşme ve Küreselleşme

Son üç yüzyılda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin neden olduğu değişimlere paralel bir şekilde bütün dünyada, demokratikleşme, modernleşme ve küreselleşme deneyimlerinin toplumları sürüklediğini ve değiştirdiğini gözlemliyoruz. Burada değişimi belirleyen şey dışsal etkenler değil kültürel ve düşünsel eğilimlerdir. Bu kültürel ve düşünsel eğilimlerden biri demokratikleşmedir. 1789 Fransız Devrimi ile seslendirilen “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” sloganı yalnızca Fransa’da bir değişime neden olmamıştır. Zaman içerisinde bütün dünyayı etkileyen siyasi hareketleri de motive etmiştir. Günümüzde demokrasi ve sivil haklar adına yürütülen mücadeleler de dünya çapında siyasal ve sosyal hareketlere aynı zamanda birtakım hukuki ve siyasi örgütlenmelere yol açmaktadır. Düşünceler bir hayat tarzı olarak yaşanmaya başlandıkça, toplumsal refah ve barışa katkılar sağladıkça değişimin temel unsurlarından biri olmayı sürdürecektir.

Modernleşme, geleneksel toplumdan modern sanayi toplumuna geçişi ifade eden ve çok geniş kapsamlı sosyal dönüşümleri beraberinde getiren bir süreçtir. 19.yüzyıldan itibaren Batı toplumları daha sonra da diğer toplumlar; yapı, kurum, değer ve sistemler bakımından köklü dönüşümler geçirmişlerdir. Bu dönüşümleri çeşitli alanlarda şöyle örnekleyebiliriz: Siyasal alanda demokrasinin temel kurum ve ilkeleriyle egemen olması, ekonomik alanda kapitalist üretim tarzının yerleşmesi, sosyal alanda kentleşme ve alt yapı hizmetlerinin yaygınlaşması, haberleşme teknolojilerinin gelişmesi, geleneksel ilişkilerin çözülmesi vb.

Küreselleşme, değişimin önemli taşıyıcı unsurlarından biridir ve yeni bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal sınırları aşan ve dünya çapında değişimlere yol açan küreselleşme; teknoloji, siyaset, ekonomi, kültür, çevre vb. gibi alanlardaki gelişmeler sonucunda zaman ve mekân sınırı tanımadan toplumları birbirine bağlayan süreçleri betimlemektedir. Küreselleşmeyle birlikte dünya küresel bir toplum ve pazar hâline gelmiştir.

Değişim bütün toplumların ortak özelliğidir. Fakat değişimin hızı ve kaynakları toplumlara göre farklılıklar gösterebilir. Sosyologların yaptığı, toplumlara göre karşılaştırmalı toplumsal değişme ve modernleşme araştırmaları toplumsal değişmenin bütün toplumlarda aynı olmadığını göstermektedir. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar, geleneksel, değerlerine daha sıkı bağlı olan toplumların değişime direnç gösterdikleri buna karşılık modern toplumların değişime daha açık olduklarını göstermektedir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...