Felsefe hakkında her şey…

Sosyalizm

15.11.2019
7.417
Sosyalizm

Sosyalizm hem bir ekonomik sistem hem de bir dünya görüşüdür. Sosyalist ekonomi, üretim araçlarının özel mülkiyetinden çok toplumsal mülkiyetine dayanır. Aynı zamanda ekonomik faaliyeti az ve talep dengesinden çok planlayarak organize eder ve üretimi kâr elde etmek yerine ihtiyaçların karşılanmasına yönlendirir. Sosyalist dünya görüşü, özellikle kapitalizmle karşılaştırıldığında, bu niteliklere sahip bir ekonomik sistemin ahlaki ve ekonomik açıdan daha iyi olduğunu savunur. Daha spesifik olarak, sosyalistler kapitalizmin demokrasiyi baltaladığını, sömürüyü kolaylaştırdığını, fırsatları ve kaynakları adaletsizce dağıttığını ve toplumu tahrip ederek kendini gerçekleştirmeyi ve insani gelişmeyi engellediğini savunurlar. Sosyalizm ise ekonomik ilişkileri demokratikleştirerek, insanileştirerek ve rasyonelleştirerek bu sorunları büyük ölçüde ortadan kaldırır.

Sosyalist dünya görüşünün hem eleştirel hem de yapıcı yönleri vardır. Sosyalizm eleştirel yönüyle kapitalizmde neyin yanlış olduğuna dair bir açıklama sunarken yapıcı yönüyle kapitalizmin kusurlarının nasıl aşılacağının, yani kapitalizmin temel özelliklerini (özel mülkiyet, piyasa, kâr) sosyalist alternatiflerle (toplumsal mülkiyet, planlama ve ihtiyaçlar için üretim) değiştirmenin bir açıklamasını sunar.

Toplumsal mülkiyet ve planlama gibi sosyalist kavramların pratikte tam olarak nasıl hayata geçirileceği sosyalistler arasında bir tartışma konusudur. Temel ayrılıklardan biri, pazarın sosyalist ekonomideki rolü ile ilgilidir. Bazı sosyalistler piyasalara geniş ölçüde güvenmenin temel sosyalist değerlerle tamamen uyumlu olduğunu savunmaktadır. Diğerleri ise sosyalist olmanın (diğer şeylerin yanı sıra) planlı bir ekonomi lehine ‘piyasa anarşisini’ reddetmek olduğunu savunarak buna katılmamaktadır. Peki ama sosyalistler hangi planlama biçimini savunmalıdır? Bu ikinci büyük tartışma alanıdır; bazı sosyalistler merkezi planlamayı desteklerken diğerleri radikal bir şekilde ademi merkeziyetçi, katılımcı bir alternatif önermektedir.

SOSYALİST DÜŞÜNCE

Çağımızda özellikle 20. yüzyılda etkili olmuş, bugün üzerine hâlâ çok çeşitli tartışmaların yürütüldüğü siyasi düşünce akımlarından birisi, sosyalizmdir. “Sosyalizm” sözcüğü Fransa ve İngiltere’de, 1830-1840 tarihleri arasında kullanılmaya başlanmıştır. Bilinen ilk kullanımı, Fransız düşünür ve siyaset adamı Pierre Leroux’ya aittir. Leroux, 1832’de “sosyalizm” kavramını eşitlik ve özgürlüğün bağdaştırıldığı ideal bir toplum düzenini ifade etmek için kullanmıştır. Fransız düşünüre göre sosyalizm, mutlak bireyciliğin karşıtıdır.

Sosyalist düşünce kendisini genellikle ilk çağlardan beri süren bir mücadeleye, bir çatışmaya göre tanımlar: Varlıklıya yoksulun, üretim araçlarına sahip olanla emeğinden başka bir şeyi olmayanların kavgası. Sosyalist düşünceye göre, eşitlik uğruna verilen mücadele, Eski Çağ’da (köle-efendi), Orta Çağ’da (serf-senyör), Fransız Devrimi esnasında (burjuva-aristokrat) ve sonraki dönemde (işçi/proleter-işveren/kapitalist) hep var olmuştur. Bu eşitsizlikler, siyasi düşünce alanına giderek daha belirgin bir şekilde yansımıştır.

Sosyalist düşünürler, eşitsizliklerin her daim var olduğu toplumu – ve dolayısıyla tarihi – farklı sınıflar arasındaki çatışmalar bağlamında değerlendirmişlerdir. Nitekim XIX. yüzyılın en önemli düşünürlerinden ve sosyalist düşüncenin temel referans kaynağı olan Karl Marx (1818-1883) insanlık tarihinin, sınıf mücadeleleri tarihi olduğunu savunmuştur.

Sosyalizmin modern anlamıyla siyasi düşünce tarihinde yerini alabilmesi birbirine bağlı iki tarihi olayın gerçekleşmesiyle mümkün olmuştur. Bu olaylardan ilki Sanayi Devrimi, ikincisi ise sanayileşme sonucu ortaya çıkan “işçi sınıfı”, diğer bir yaygın kullanımıyla “proleterya”dır.

Sanayi Devrimi, XVIII. yüzyılda İngiltere’de başlamış, kısa bir süre içinde Kıta Avrupa’sının geneline yayılmıştır. Örneğin Fransa’da, Sanayi Devrimi’nin tamamlanması 1850’lerden sonra, yani XIX. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir.

Sanayi Devrimi sonrasında iyice güçlenen kapitalizmin ortaya çıkarttığı sorunlar şu genel başlıklar altında toplanabilir:

  • Serbest rekabet, denge ve koşullarda eşitlik yaratmamış, servetlerin belirli ellerde toplanmasına yol açmıştır,
  • Kapitalist düzenin ortaya çıkarttığı bu tekelleşme, fazla üretime ve bunalımlara yol açmıştır,
  • Sanayileşme, işçi sınıfının durumunu düzeltmemiş, aksine daha da kötüleşmesine sebep olmuştur.

Sosyalistler genel olarak işte bu sorunlara çareler aramaktaydı. Nihai amaçları eşitsizliği tamamen ortadan kaldırmaktı. Bunlar arasında bir kesim – tıpkı Aydınlanmacı düşünürler gibi – insanların çektiği ıstırap ve sefaletin, uğradıkları haksızlıkların, önerecekleri çarelerle son bulacağını savunmaktaydı.

Bu düşünürlere göre, o ana kadar bu haksızlıklara bir çare bulunamayışının nedeni, eşitliği sağlayacak fikirlerin daha önceki dönemlerde bilinmemesinden kaynaklanmaktaydı. Düşünce ile madde arasındaki ilişkinin yarattığı temel çelişkiyi, düşünceyi ön plana çıkartarak çözme eğilimindeki bu düşünürlere, siyasal düşünceler tarihinde “ütopyacı sosyalistler” adı verilmektedir.

SOSYALİZM SÖZCÜĞÜNÜN TARİHÇESİ

Sosyalizm sözcüğünün kullanımı 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar gider. Sözcüğün ilk kez kullanıldığı tarih ve sözcüğün isim babası konusunda birçok çelişkili tez karşıtlaşır (J. Elleinstein, 1984). Kısmen anektodik olan bu tartışmalar temel bir sorun çıkarırlar gene de: Sosyalizm hangi dönemde “üretilmeye” başlamıştır (E. Durkheim)?

1766’da keşiş Ferdinand Facchinei socialismo sözcüğünden başlangıçta özgür ve eşit insanlardan oluşan, karşılıklı anlaşmaya dayalı bir toplum öğretisi anladığını söyler. Sözcük yirmi yıl sonra başka bir İtalyan yazarı, Appiano Buonafede tarafından kullanılmıştır. 1803’te ise Vicenzeli bir din adamının, Giacomo Giulani’nin kaleminde rastlanır bu sözcüğe; Giulani XVI. yüzyılın bireyci teorilerini çürütmeye çalışmıştır. Bununla birlikte sözcüğün modern anlamda kullanılması Fransa’da ve İngiltere’de aşağı yukarı aynı zamanda 1830-1840 arasında doğmuştur (Elie Halévy).

Sözcük İngiltere’de, 1835’te Robert Owen tarafından kurulan Association of all classes off all nations tartışmaları sırasında yaygınlaşmıştır. Elie Halevy şunları söylüyor bu konuda: “Sözcük o dönemde André Lalande’ın Vocabulaire technique et critique de la philosophie adlı yapıtının çok önemli ‘Sosyalizm’ maddesine katkısı bağlamında Robert Owen’ın son derece popüler eğilimini yansıtmaktaydı ve buna göre özgür bir kooperatif birlikleri topluluğuyla devletin yardımı olmadan, devlete başkaldırı içinde yeni bir iktisadi ve ahlaksal dünya kurulabilirdi.”

Aynı yazar, bir bölümü Supplément du Vocabulaire de la philosophie’de yayımlanan Fransız Felsefe Derneği’ne gönderdiği bir mektupta “Socialist hatta Socialism sözcüğüne 24 Ağustos 1833 tarihinde Londra’daki bir devrimci gazetede rastladığını” söyler. “Gazete A socialist imzalı bir mektubu yayımlamış. Dolayısıyla sözcüğün bu tarihte İngiltere’de yaygın biçimde kullanıldığını kabul etmek gerekir.” Sosyalist sözcüğü Fransa’da Saint-Simon’cularla birlikte ortaya çıkmıştır. Ekim 1830’un ikinci yarısında Saint-Simon’culuğa geçen gazete Le Globe 1 Şubat 1832’de Joncitres’in Victor Hugo’nun Les Feuilles d’Automne’u üstüne bir makalesini yayımlar. Yazar şöyle diyor bu yazısında şöyle demiştir:

“Biz kişiliği sosyalizme feda etmek istemiyoruz, sosyalizmi de kişiliğe feda etmek istemiyoruz. Bu şu anlama gelir genel yaşamdan zevk duymak, başka insanların mutluluklarından duyulan mutlulukla titremek, başka insanlarla birlikte ağlamak… ve bunları aile mutluluğu, içe dönük şiir, iki insanın birlikte aynı düşü görmesiyle uzlaştırmak.”

Bu anlayış tuhaf biçimde netlikten yoksundur kesinlikle. Bu sözcüğü büyük olasılıkla ilk kez Pierre Leroux kullanmış ve kesin anlamını vermiştir ona. Birçok vesileyle de sözcüğün isim babası olduğunu yinelemiştir. Greve de Samarez’de (1863) şöyle der:

“Sosyalizm sözcüğünden ilk kez ben yararlandım. O zaman hiç kullanılmamış, yeni ve gerekli bir sözcüktü bu. Ben sözcüğü geçerlilik kazanmaya başlayan bireyciliğe karşı destekledim.”

Yaklaşık yirmi beş yıl önce sözcüğün kullanımını yaygınlaştıran Leroux’nun yapıtının tarihi ve başlığı bilinmektedir günümüzde. Pierre Leroux Revue encyclopédque’in ekim-aralık 1833 tarihli sayısında Bireycilik ve Sosyalizm” adlı önemli bir makale kaleme almış ve burada hem İngiliz ekonomi politiğini hem de Saint-Simon öğretisini reddetmiştir.

Elie Halevy ise onun isim babalığını reddetmiş ve Leroux’nun “bu sözcüğü, gerçekten gerekli yeni bir sözcük olduğundan çeşitli vesilelerle kullanan birçok Saint-Simon’cudan biri olduğunu” ileri sürmüştür: bütün vakitlerini “bireycilik”i lanetlemekle geçiren insanlar ondan çok zor vazgeçebilirlerdi.” Bununla birlikte şunu kesinlikle kabul etmek gerekir ki o bu sözcüğü yaratmamışsa da ilk kez sistematik biçimde kullanmış ve önce Saint-Simoncu bir öğreti gibi göstermiştir: “ezici, asimile eden yenipapalık; bu öğreti insanlığı bir makineye dönüştürecektir ve bu düzende gerçek, yaşayan doğalar, bireyler kendi kaderlerini ellerinde tutan bireyler olmaktan çıkıp yararlı maddeler haline geleceklerdir.” Bu şekilde tanımlanan sosyalizm Leroux’nun lanetlediği bir öğretidir, birlik, beraberlik düşüncesinin abartılmasıdır ve bu düşünce içinde var olan aşırılıklar “özgürlük adına insanları vahşi kurtlara dönüştüren, toplumu da en küçük parçalara ayıran İngiliz ekonomi politiğinin bireyciliğin aşırılıklarına uygunsuz biçimde denk düşer.

Ama “Bireycilik ve Sosyalizm” adlı yazısının 1847’de tekrar basımı dolayısıyla eklediği bir notta şu görüşlere yer vermiştir: “bir kaç yıldan beri toplumsal reformlarla ilgilenen, bireyciliği eleştiren ve lanetleyen bütün düşünürlere sosyalist deme alışkanlığı doğdu I…l dolayısıyla mutlak sosyalizme karşı her zaman mücadele etmiş olan bizler de sosyalist olarak tanınıyoruz bugün [….] Eğer sosyalizm Özgürlük, Kardeşlik, Eşitlik, Birlik kavramlarından hiçbirini feda etmeyen, tersine onları uzlaştıran bir öğretiyse hiç kuşkusuz sosyalistiz biz”. Ve gerçekten de Leroux 1834 yıllarındaki bireycilik ve “sosyalizm” eleştirisiyle sosyal demokrat idealinin tanımının taslağını çiziyordu.

Louis Reybaud, ağustos 1836, kasım 1837 ve nisan 1838’de Revue da deux mondes’da üç inceleme yazısı yayımlar “Modern sosyalistler” (Saint-Simoncular, Charles Fourier, Robert Owen). Bu yazılar sosyalizm sözcüğünün modern anlamla 1830’a doğru ortaya çıktığını kesinler. Fransa’da Fourier ve Saint-Simoncuların yazılarında, İngiltere’de Robert Owen’ın yazılarında dikkat çeker. Bu yeni sözcük yeni gerçeklikleri karşılamaktadır.

İlgili konular:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...