Plotinos;
İnsan Ruhu
İnsanoğlunun ruhu dünya ruhunun bir parçasıdır. Duyularüstü ve serbest
bir yapıya sahiptir.
Çıkış noktası olarak, onun oluşumundan önce, mistik
bir önsezi içinde sonsuz nous tasarlamıştır o, Tanrıyı işaret etmekte ve
iyiyi bilmektedir; ancak ardından gözlerini dünyaya ve insana
çevirmiş-tir ve böylece düşmüştür. Bu düşüş, dünya -ruhunun arzusunun,
gerekli sonucunun bir parçasıdır. Kısmen, bir duyum yaşamı için önü
alınamaz bir itme gücünün sonucu, kısmen de belirli bir ruhun kendisinin
parçasına bağlıdır.
Ruh, bu şekilde başlangıçtaki özgürlüğünü kaybetmiştir. Bu özgürlük,
duyumsallıktan uzak olarak, diğer yöne dönerek, daha yüksek doğasına
bağlı oluşu içermektedir. Eğer e, bunun yapılmasında başarısız olursa,
bedensel yaşam içinde takılıp kalırsa , ölümünden sonra, suçluluk
derecesine bağlı olarak başka bir insan, hayvan ya da bitkinin bedenine
katılacaktır.
Özdeksel bedene yayılan ruh parçası, gerçek değil, yalnızca onun
gölgesidir. Gerçek kendi, düşünce ve logosta bulunmaktadır; o, görevini
yalnızca düşüncenin duyumsal yaşantısından geçerek Tanrıya ulaşması
gerekmektedir. Ancak Tanrıya bu geri dönüş bu dünyada, yalızca çok ender
durumlarda olanaklı olabilmektedir.
Plotinos ilgisini öncelikle ruh-beden ilişkisine yöneltir. Ona göre
"ruh" ne maddi, cismi gibi bir şey ne de bedenin bir organıdır. Aksine
ruh "kendiliğinden bir yapı", görülebilmesi de başka türlü algılanması
da mümkün olmayan tözdür. Plotinos'a göre ruh bedene üstündür, ona şekil
verir, onu ayakta tutar. Nitekim ölüm ile birlikte ruh bedeni terk
edince, beden de çürüyüp dağılır. Ancak ruhun doğrudan doğruya
egemenliği ve etkisi altında bulunan beden, varlığını ve şeklini
koruyabilir. Beden yan yana duran parçacıklardan oluşur. Oysa ruh, parça
parça olmayan bir "bütün"dür. Fakat ruh aynı zamanda bedenin her
noktasında var olan bir tözdür de. Parmağımda bir acı duyarım ve aynı
zamanda kalbimin de çarptığını duyarım. Demek ki ruh hem parmağımda hem
de kalbimdedir, yani bedenimin çeşitli yerlerindedir. Ancak bu durum,
ruhun bir kısmı parmağında, bir kısmı da kalbinde demek değildir. Aksine
ruh bir bütündür, fakat buna rağmen bedenin her tarafına yayılmıştır.
Ruh, aynı zamanda, bedeni güzel yapan tözdür.
Plotinos'un sisteminde güzellik bilimi, yani estetik, önemli rol oynar.
O, estetik konusunda, tam anlamıyla idealisttir. Ona göre güzel olan
yalnız ruhtur. Bedenin güzelliği, ancak ruhun güzelliğinin bir
yansımasıdır. Bir beden yalnızca ruhun görüntüsü olduğu ölçüde güzel
sayılabilir. Oysa ruh kendiliğinden güzeldir, beden ruhun bir aynası
olması yönünden güzeldir. Çünkü bedene biçim kazandıran ruhtur, beden
ancak ruh sayesinde bir biçim kazanabilir. Sonuç olarak ruh "ölümsüz"dür,
beden ise ölümlüdür. Plotinos ruh göçüne inanır. Bedenin ölümünden sonra
ruh kendisine yeni bir biçim arar. Beden ancak ruhun kendisini
koruyabildiği sürece yaşayabilir ve birlikte olabilir. Oysa ruh sonsuza
kadar yaşar ve kendiliğinden bir birliktir. Tüm bu düşüncelerinden
Plotinos'un ruh ile bedeni tam anlamıyla iki ayrı alan olarak anladığını
görüyoruz. Ancak ona göre ruh yüksek (yukarı) beden ve cisimler ise
alçak (aşağı) bir alandır. Plotinos için yalnızca bireysel ruhlar değil,
bir de "Evren lan Ruhu" vardır. Bireysel ruhların Evren Ruhuna o aynı
dalların ağaca olan oranı gibidir. Var oluşu ruha bağlı bulunan beden
ile başlı başına bir varlık olan ruh, aynı zamanda iki ayrı "kademe"nin
ifadesidir.
Plotinos'a göre, ruhun ötesinde başka basamaklar (kademeler) da vardır.
Ruh evreninin ötesinde ve üstünde, zaman dışı olan Platon'un "ideler"
evreni vardır. Ruh zaman içinde gelişir ve yine zaman içinde bedene
biçim kazandırır. Bir şeyi "istemesi", bir istek taşıması, ruhun
karakteristiğidir. Fakat bunlar zaman içinde oluşan olaylardır. Bunun
içindir ki ruh, beden gibi, zaman içinde bulunan bir varlıktır. Yalnız
şu farkla ki ruh zaman içinde ölümsüzdür, beden ise ölümlüdür. Şayet
birtakım ideler olmasaydı, ruhta da istemek diye bir şey olamazdı. Ruhta
söz gelişi iyi ve güzel idesi vardır. Bu idelerin varlığı yüzünden ruh
iyiyi ve güzeli ister. Bunun içindir ki istemek, idelere ulaşmayı
istemek demektir. Bu istek ruha biçim kazanma olanağı verir. Ruh, bu
biçim kazanma çabasını her zaman belli bir "amaç"a göre düzenler. Bu
amacı da ideler belirler. Söz gelişi birçok insan bedeni vardır; fakat
bütün insan bedenleri bir ve aynı idenin çeşitli oluşumlarından başka
bir şey değildirler. Çeşitli daireler çizerken her zaman matematiksel
daire idesini göz önünde bulundururuz. O halde bizim için "ideal"
görevini üstlenen birtakım ideler vardır. Platon'un bu ideleri, oluşan
ve sonra da yiten şeyler değildirler. Bunlar zaman dışı, yani öncesiz ve
sonrasızdır. Gerçi ruh da öncesiz ve sonrasızdır. Ancak ruhun
sonrasızlığı zaman içinde olan bir sonrasızlıktır. Oysa idelerin öncesiz
ve sonrasız oluşu, tam anlamıyla zaman dışıdır.
M.Ö. 25 M.S. 50 yıllarında yaşamış olan Yahudi filozofu Philon'a göre
Platon'un ideleri, Tanrı'nın düşüncesinde var olan, Tanrı'nın düşündüğü
şeylerden başkası değildir. Aynı şekilde Plotinos'ta da ideleri
düşünecek olan bir süje gereklidir. Bu süjeye Plotinos, daha önce
Anaksagoras'ta rastladığımız bir deyişle, "Nus" der. Nus,
ruh gibi zaman içinde değil, zaman dışındadır, Platon'un idelerini
düşünen soyut ve kutsal varlıktır. Platinos'a göre, Nus henüz Tanrı'nın
kendisi değildir. Nus'un ötesinde ve üstünde en yüksek varlık basamağı
bulunur ki bu da "Tanrı'dır" ya da Plotinos'un kendi deyişiyle söylersek
bir "Olan"dır.
Acaba Tanrı'yı bilmemize olanak var mıdır?. Onunla ilgili
söyleyebileceğimiz tek şey, birlik'in tam kendisi olduğu, yani kendi
başına (bizatihi) varlık olduğu ve sonunda her şeyin ondan meydana
geldiğidir. O halde, Plotinos'a göre, varlıklar birtakım basamaklara
ayrılır; bu basamaklar, sırasıyla yukarıdan aşağıya şunlardır: Tanrı,
Nus (Platon'un ideleri), ruh evreni ve gelip geçici eşyanın evreni.
Plotinos'un yaratıcısı olan Yeni Platonculuk sistemi, öncelikle,
materyalizme karşı bir harekettir. Yeni Platonculuğa göre ruh, ne bir
cisim ne de bir güç olup kendine özgü bir yapı ve tözdür. Bundan başka
ruhun maddeye biçim kazandırma gücü de vardır. Nitekim ölümle, ruh
bedeni terk edince, beden biçimini yitirir. Ruh, bedeni ayakta tuttuğuna
göre, ondan daha yüksek bir realitedir. Sonra beden ya da cisim yan yana
bulunan birtakım parçalardan oluşur. Oysa ruh, bölünmesi mümkün olmayan
bir birliktir ve bedenin her yerinde aynı zamanda vardır. Bedene
güzelliğini kazandıran da ruhtur. Ancak ruhun bir anlatımı olan cisim
güzeldir, yani beden, ruhun bir yansıması, bir parıltısı olduğu sürece
güzel sayılabilir. Beden çürür ve dağılır; daha doğrusu beden sürekli
bir yansıma durumundadır. Çünkü her an bedenden birtakım parçalar
ayrılır ve yenileri bedene katılır. Özetle: Beden geçici bir zaman için
vardır ve sürekli bir dağılma durumundadır. Buna karşılık ruh
ölümsüzdür, sürekli kendi kendisinin aynı olarak kalır.
Plotinos insan ruhunun ölmezliğine inanır. Bireysel ruhun ölmezliğini
ruh göçü şeklinde düşünür. Ruh bir bedeni terk edince kendisine bir
başka beden arar. Ancak ruhun gerçek amacı, bedenden tam ve mutlak
şekilde soyutlanmış olan bir varlığa ulaşmaktır. Bu düşünüş salt ruh
olan birtakım yüksek yaratıkların 'Daimon'ların var olduğuna Plotinos'u
inandırmış görünüyor.
Plotinos'a göre bireysel ruhlardan başka bir de genel bir ruh, bir Evren
Ruhu vardır. İnsanların bireysel ruhları bir şekilde bu genel olan Evren
Ruhu'nda bulunurlar.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM'ın Kişisel Ders Notları. Atatürk
Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 2.,
3., 4. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersleri Ders Notları (Ömer
YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı; Yunan ve Ortaçağ
Felsefesi; Frank Thilly; İzdüşüm Yayınları; Ernst von Aster'in
Ders Notları
|