Felsefe hakkında her şey…

Rönesans Düşüncesine Yön Veren Felsefi Akımlar

12.11.2019
3.048

Rönesans’ta öne çıkan felsefi akımlardan birisi Stoacılıktır. Örneğin Petrarca, Stoacılardan etkilenerek söylemlerinde bu akımın görüşlerini dillendirmişti. Genelde etik bir dünya görüşü olan bu akım, bir yaşama biçimi önerisiyle dönemin üst düzey aileleri ve eğitimli sınıfları üzerinde etkili olmuştur. Seneca klasik Stoacı ilkeyi kabul etmiştir.

Ona göre doğaya uygun yaşamak ahlaklılığın temeliydi ve Doğa ile akıl özdeşti. Doğaya uygunluk akla uygunluk demekti. Duygular ve tutkulardan uzaklaşarak akla uygun yaşamak bilgece yaşamak demekti. Şu halde ahlaklı yaşamın amacı bilgece bir yaşam sürdürmekti. Seneca, Bilge kişiyi, haz ve acıya eşit düzeyde duyarsız, her konuda kendi kendine yeten, özgür istenciyle erdemliliği seçen, kendini evrenin efendisi olarak gören kişi olarak tanımlamıştır. Yine bir etik öğreti olan Epikürosçuluk da yaşamın hazlarını yakalama ve mutlu bir yaşam sürme gibi öğütleriyle Rönesans’ta kendine epey yandaş bulmuştur.

Hazzı biricik mutluluk kaynağı olarak gören Epikürosçuluk, Orta Çağda çok yanlış yorumlanmış bir akımdı. O dönemde Epikürosçu demek putperest, pagan, doğru yoldan sapmış gibi anlamlara geliyordu ve ayrıca yüksek tinsel değerlere sırtını çevirmiş sadece basit dünyasal hazlar peşinde koşan kişileri niteleyen bir sıfat durumundaydı. Oysa gerçek Epikürosçulukta bedensel hazlar değil, tinsel hazlar ön planda gelir. Bedenin acısızlık içinde olması bedensel haz olarak yeterlidir. Tinsel hazlar ise daha doyurucu ve süreklidir. İnsanı gerçek mutluluğa götüren tinsel hazlardır ve bu da yine bir bakıma bilgece yaşama işaret etmek demektir. Bu vurgu içinde Epikürosçuluğ un da gerçek değeri ve anlamı yine Rönesans’ döneminde anlaşılmaya başlanmıştır. Helenistik dönemin bir felsefesi olan Epikürosçuluk da Rönesans döneminde felsefe çalışmaları arasına kendine bir yer bulabilmiştir.

Bu dönemde kuşkuculuğun da bir ölçüde etkisi olmuştur. İlk Çağ kuşkucularının Rönesans döneminde bir keşfi ve bunların felsefelerinden etkilenerek belli bir dünya görüşü oluşturma edimi de karşımıza çıkmaktadır. Montaigne bunun bir örneğidir. Son olarak Atomcu görüşlerin sözü edilebilir. Rönesans’ta atomculuk Demokritos’tan ziyade Epiküros üzerinden ele alınmıştır. Epikürosçuluğu yukarıda daha çok etik bir öğreti olarak ele aldık. Çünkü Epiküros felsefesi, tıpkı Stoa felsefesi gibi, doğanın yapısına ilişkin belli bir yaklaşımı içermesinin yanı sıra, özellikle ruhsallık ve ahlak konusundaki önerileriyle etkili olmuştur. Oysa Demokritos’un insana değgin görüşleri henüz iyice dikkati çekecek olgunlukta belirmemişti. Bu nedenle Rönesans döneminde özellikle bir yaşam tarzına yol açma bakımından Epikürosçuluk belli sayı da insanlar üzerinde etkisini göstermiştir. Bu dönemde, Epiküros’un ahlak görüşleri “Epikürosçuluk,” metafizik görüşleri ise “atomculuk” adı altında ele alınmış olmaktadır. Epiküros da Demokritos’un yolundan giderek evrenin yapıtaşlarını atomlar olarak görür; her şey atomların boşluk içinde devinim halinde iken birbirleriyle çarpışmaları sonucunda oluşur. Atomlar sadece niceliksel yapıda varlıklardır yani boyut, ağırlık, hacım devinim hızı gibi özellikleri vardır, ama renk, ses, tat, koku gibi nitelikleri yoktur. Görüldüğü gibi bu tür bir yaklaşım doğanın matematiksel açıklanışına giden yolu açar gibi görünmektedir. Aynı zamanda mekanik doğa anlayışının da öncüsü olmuştur. Bu görüşü Yeni Çağın ilk yarısında yaşayan bir Fransız düşünürü olan Pierre Gassendi (1592-1655) benimsemiş ve Epiküros atomculuğunun Rönesans’ın genel anlayışına uygun olarak, yeniden özgün formuna kavuşmasını sağlamıştır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...