Felsefe hakkında her şey…

Aristoteles Mantığı ve Aristoteles Mantığının Önemi

01.11.2019
12.916

Aristoteles öncesi mantık çalışmaları sistematik bir şekilde olmasa bile bu çalışmalar Aristoteles için bir ön hazırlık olmuştur.

Bu birikimleri alan Aristoteles, mantığı bir disiplin halinde sistemleştirerek bir araç bilimi yapmıştır.

Aristoteles mantık çalışmalarını “Organon” adlı eserinde toplayarak , mantığı doğru düşünme aracı haline getirmiştir. Organon, altı kitaptan oluşur:

  • Kategoriler
  • Önermeler
  • Birinci Analitikler
  • İkinci Analitikler
  • Topikler
  • Sofistik Deliller

Daha sonra bu kitaplara Aristoteles’in “Retorik” ve “Poetika”sı eklenerek sekiz kitaba çıkarılmıştır. Porphyrios da kendi yazdığı “Isogoge” adlı kitabını ekleyerek dokuz kitap halinde toplamıştır.

Aristoteles Mantığı ve Önemi

Aristoteles’in en önemli özelliği kendinden öncekilerden hemen hemen hiçbir şey almadan tamamen kendisine ait denilebilecek yeni bir bölümü,”Mantığı” yaratmıştır.

Aristoteles mantık alanında, mantık çalışmalarına on dokuzuncu yüzyıla kadar temel olmuş bir mantık sistemi kurmuştur.Mantığı her türden bilgi edinme süreci için bir araç olarak gören Aristoteles, mantığı “Bir şeyler kabul edildiğinde başka şeylerin onlardan zorunlulukla ortaya çıktığı” bir konuşma olarak tanımlamıştır. Aristoteles mantığı akıl ilkelerini (özdeşlik, çelişmezlik, üçüncü hâlin olanaksızlığı) temel alan iki değerli (doğru ve yanlış değerleri kabul eden) mantıktır. Aristoteles akıl yürütme yöntemlerinden tümden gelime önem vermiştir. Çünkü kesin sonuç veren geçerli akıl yürütmeler tümden gelimle yapılabilir. Yani doğru akıl yürütme için önce kavramlar oluşturulur, sonra önermeler kurulur son olarak bu önermelerden çıkarımlar yapılır.

Kavram Oluşturma > Önerme Kurma > Çıkarım Yapma

Yukarıda da görüldüğü gibi doğru düşünebilmek için Aristoteles önce kavramlardan yola çıkmıştır. Çünkü Aristoteles’e göre kavramlar düşünmenin temel taşıdır.

Bu mantığın en önemli yönü kıyaslardır. Yani doğru olan iki yargıdan 3. bir yargı çıkarmasıdır. Basitçe bir örnek verirsek:

  • İnsan akıllı bir hayvandır.
  • Sokrates de insandır.
  • O halde Sokrates de akıllı bir hayvandır.

Aristoteles’e göre ispatçı ve gerçek ilme ancak nesnelerin özüne cevap teşkil edecek olan tanımla ulaşılacağından, O, tikel-tümel kavramlar arasında bağıntılar kurarak, bunları sınıflara ayırıp tanımlamaktadır. Bu nedenle Aristoteles, gerek mantıkta gerekse felsefede sınıflama ve tanımlama ile işe başlar. Bu tanımlamalarda mantığın temel taşları olan kavramları oluşturur.

Aristoteles’in mantık anlayışında yöntem sorunu birinci sırada gelir. Bu sebeple bilimsel bir çalışmanın ancak önermeler vasıtasıyla yapılabileceğini söylemiştir. Çünkü ancak önermeler doğru ve yanlış diye iki kesin çizgide ayrışabilir. Bununla birlikte önermeler aynı zamanda iki kavramın birleşmesi veya ayırt edilmesidir.

Aristoteles sadece ayrı bilimler düşüncesinin değil fakat mantık biliminin de yaratıcısıydı. Aristoteles açısından dahası, mantık ile bilim arasında yakın bir ilişki vardı; çünkü o, mantığı, bilimin ulaştığı sonuçları formüle ederken kullanılacak bir araç olarak düşünüyordu. Bu yüzden mantık düşünmenin formlarıyla ilgili bir disiplin olsa bile, Aristoteles mantığa olan ilgisini önermelerin birbirleriyle olan ilişkisini dönük bir analizle sınırlamadı. O, bir yandan da kanıtlama formlarıyla meşgul olup, doğallıkla hangi şeylerin varolduğunu ve onların neden oldukları gibi olduklarını ortaya koymada kullanılacak dil üzerinde yoğunlaştı.

Aristoteles’in analitik adını verdiği mantık bu yüzden modern zamanlarda bilimsel yöntem adı verilen şeye çok yakındı. Bilimsel yöntem ise en azından Aristoteles’in anladığı şekliyle iki şeyle ilgili olmak durumundadır: Bir argüman ya da çıkarımın (i) geçerliliği ve (ii) doğruluğu. Söz gelimi metallerle ilgili olarak şöyle akıl yürüttüğümüzü varsayalım:

1.

  • Bütün metaller ısıtıldıkları zaman genleşir.
  • Bakır bir metaldir.
  • Öyleyse, bakır da ısıtıldığı zaman genleşecektir.

Bu argüman ya da akıl yürütme geçerlidir; geçerli olduktan başka, onun sonucu da doğru bir önerme olduğu için bizi ayrıca doğruluğuyla tatmin eden bir önermedir. Fakat bir de

2.

  • Bütün Türkler sporcudur.
  • Ahmet bir Türk’tür.
  • Öyleyse, Ahmet de bir sporcudur.

diyerek çok yalın bir akıl yürütmede bulunduğumuzu varsayalım. Bu ikinci akıl yürütme de en azından birincisi kadar geçerli bir argüman meydana getirir. Ama onun büyük öncülü doğru olmadığı için sonucu da doğru değildir. Bu açıdan bakıldığında, mantık bizi hatalı düşünmekten, yanlış akıl yürütmekten alıkoyacak kuralları ortaya koyan bir disiplin olarak gelişir. Argümanların, akıl yürütme ya da çıkarımların formel yönlerini ele alıp inceleyen Aristoteles, bizi hatalı düşünmekten alıkoymaya yarayan mantık kurallarının, doğru öncülleri bulup çıkarmamızı doğallıkla sağlayamadığını belirtmeye özen gösterir.

Buradan da anlaşılacağı üzere, argümanları veya çıkarımları formel yönleriyle incelemek, öncelikle onların geçerliliklerine bakmak, geçerli düşünme kalıplarını ortaya çıkarmak anlamına gelir. Bununla birlikte, böyle bir formel inceleme, birtakım sembollerin kullanılmasını gerektirir. Başka bir deyişle, burada argümanın içeriğini, çıkarımın konusunu oluşturan şeylerden ya da sınıflardan söz etmek yerine; kendi başına anlamlı olmasa bile, seçtiğimiz şey ya da nesne sınıfının yerini tuttuğu kabul edilen bir harf ya da başka bir işaret kullanılır. İşte söz konusu örnekleyici veya serimleyici semboller sayesinde yani değişkenlerle, argüman ya da çıkarım, diğer bireysel argümanların da uydurulabileceği veya kendisiyle sınanabileceği bir formül ya da çerçeve şeklini alır. Başka bir deyişle, burada da form ya da biçimi öne çıkaran Aristoteles’e göre, akıl yürütme ya da çıkarımların formları, ancak bu sembollerle ortaya konabilir.

Bu, düşünce tarihinin çok büyük önem taşıyan icatlarından birisidir. Aristoteles’i mantığın kurucusu yapan şey, biraz da daha ortaya çıkış aşamasında bile cebirsel notasyonla benzerlik gösteren, son yüz elli yıl içinde sınırsızca geliştirilen bu sembol ya da değişken kullanımıdır. Şu halde, Aristoteles her şeyden önce düşüncemizin ifadesinin kendi içinde bağımsız özel bir bilimin konusu olduğunu düşünen; ikinci olarak da düşünme biçimlerimizi içeriğinden yalıtılmış olarak ele alan ilk kişi olduğu için mantığın kurucusu olmak durumundadır.

Ayrıca lütfen bakınız:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...