Felsefe hakkında her şey…

Platon’un Ahlak ve Erdem Anlayışı

11.11.2019
19.447

Platon’un felsefi çabalarının en yüksek amacı tek tek insan bireylerinin ve bir bütün olarak toplumun ahlaki bir yüksekliğe eriştirilmeleri ve mutlu kılınmalarıydı.

Platon, mutluluğu gerek insan bireyleri, gerekse toplum ve site için nihai amaç olarak görmekteydi. Ahlak anlayışı da mutluluğun elde edilmesi amacına yönelmişti. Bu yüzden Platon’un ahlak anlayışı bir “mutluluk ahlakı” olarak nitelenebilir.

Platon’a göre insanların ve toplumların nihai amacı mutluluktur. Platon’un ahlak anlayışı da bu amaca yönelmiştir.

Platon’a göre mutluluğu sağlayabilecek şey iyilikten başkası değildi. Çünkü Platon’a göre “İyi” en yüksek ideaydı ve şeylerin doğalarının tamlığını ifade ettiği için “İyi” ideası gerek insanın, gerek toplumun yetkinliğini temsil etmekteydi. Bu yüzden iyiye benzeyen, mümkün olduğunca iyi olmaya çalışan bir insan, aynı zamanda kendi doğasını tamamlamak yolunda mesafe kat etmiş, kendine yeterli hâle gelmiş insandır. Bu yüzden mutlu olmak isteyen herkesin iyiyi istemesi, iyiyi hayatının amacı sayması gerekmekteydi (Philebos, 60c, 61a; Devlet, 505e). Eğer insanı mutlu kılan şey iyilikse insanı iyi kılan nedir? Platon’a göre insanı iyi kılan, erdemden (arete), doğruluktan (aletheia) ve adaletten (dikaiosyne) başkası değildir. Menon’da insanı iyi kılanın erdem olduğu (Menon, 87d), Gorgias’da, bir şeye iyi denmesinin onda erdem bulunmasından kaynaklandığı (Gorgias, 506c), Devlet’teyse adaletin iyilik ve mutluluk, adaletsizliğinse kötülük ve mutsuzluk olduğu söylenir (Devlet, 353d-354a, 358a).

O hâlde sorun gelip, insanı iyi ve mutlu kılacak olan “erdem”in ne olduğunun belirlenmesine dayanmaktadır. Önceki ünitede Platon’un Sokratik diyaloglarında bu sorunun ele alındığı ama erdeme kesin bir tanım atfedilemediği belirtilmişti. Oysa diyalogların birçok yerinde Sofistler, erdemi ve doğruluğu çeşitli şekillerde tanımlamaya çalışırlar. Örneğin; Sofistlerden Kallikles, insana iyilik ve mutluluk sağlayan şeyin kişinin istediği her şeyi yapabilme gücüne sahip olması olduğunu (Gorgias, 470a), Menon, erdemin insanlara hükmetme yeteneğinden başka bir şey olmadığını (Menon, 73d), Trashymakhos ise güçlünün işine gelenin doğru olduğunu (Devlet, 338c) savunur. Erdemi, doğruluğu ve adaleti güç ile ilişkilendiren bu tavır, mutluluğun ve iyiliğin anca haz (hedone) ile elde edilebileceği varsayımıyla desteklenmiştir (Philebos, 11b). Böylece Sofistlere göre mutlu hayat, güçlünün gücünü dilediğince uyguladığı, mümkün olan en yüksek hazları elde ettiği bir hayattır ve iyilik, her şeyden önce sağlık, zenginlik ve mevki gibi şeylerin elde edilmesine bağlıdır (Menon, 78c).

Sofistlerin bu iddialarına karşılık Platon, “Erdem nedir?” sorusuna ilk kez Gorgias diyalogunda bir yanıt verme girişiminde bulunmuştur. Diyalog, bu özelliğiyle Platon’un düşünce yaşamının seyrinde bir kırılmaya işaret eder. Bu diyalogda Platon, erdemi ilk kez “ruhun düzeni” olarak tanımlamaktadır. Yalnızca ruhun değil, kendisinde bir erdem bulunduğundan söz edilebilecek her şeyin erdemi düzeninden gelir (Gorgias, 506d-507a). Mutluluğun Yunancadaki karşılığı olan “eudaimonia” sözcüğü de onun bir tür ruh düzeni olduğu düşüncesini çağrıştırmaktadır. Sözcük, kişinin iyi ve uyumlu bir daimona (eu-daimon) sahip olmasını ifade eder. Ruhun eudaimonia durumu, insanın içindeki her şeyin daimonu ile uyumlu olması, daimonun iyi düzenlenmiş olmasıdır (Versenyi, 1988: 112). Bu düşüncede mutluluk insana dışarıdan gelmez. Ruhunu düzenleyen kişi, kendi iyiliğini ve mutluluğunu da kendi elleriyle çizmiş olur.

Platon’a göre erdem ruhun düzenidir. Ruhun düzeni ifadesiyle kast edilen şey, ruhun parçalarının doğalarına uygun durumda olmalarıdır.

Bu değerlendirmelerden yola çıkarak erdemin aynı zamanda ruhun doğası anlamına geldiği sonucuna varmak mümkündür. Çünkü erdem, ruhu iyi kılacaktır. Diğer bir deyişle onu İyi ideasına mümkün olduğunca yaklaştıracaktır. İdeaların, şeylerin asıl doğaları anlamına geldiği ve İyi ideasının da şeylerin doğalarının tamlığını, yetkinliğini ifade ettiği belirtilmişti. Bu durumda bir ruhun erdemli olması, doğasını gerçekleştirmiş olmasından başka bir şey değildir. Erdem de ancak düzen ile sağlanabildiğine göre, düzen bir şeyin doğasına uygun durumda olması, doğasını gerçekleştirmiş olmasından başka bir şey olmaz. Platon, bu kabullerden yola çıkarak erdemi ve başlıca erdem türleri olan doğruluk ve adaleti daima insanların ya da toplumların doğalarıyla açıklamak yoluna gitmiştir. Erdem, doğruluk ya da adalet, ister ruh olsun ister site olsun herhangi bir yapının, doğası gereği kendisine en uygun durumda olması, doğasına uygun işi görmesidir (Devlet, 443a-e). Kendisine uygun işi yapana, kendisine özgü işlevi yerine getirene, kendi amacına ya da iyisine ulaşabilene “erdemli” denir. Yani erdem, şeylerin doğasına, amacına uygun olarak tanımlanmıştır. Örneğin; insana özgü erdemi tanımlamak isteyen kişi, insanın varoluş amacını, doğasını, insan için iyi olanın ne olduğunu aramalıdır. O hâlde ruhun düzeninden kast edilen şey, ruhun tüm unsurlarının doğalarına uygun durumda olmalarından başkası değildir. Bu düzen erdemin, erdem iyiliğin, iyilikse insanın ve toplumun en yüksek amacı olan mutluluğun gerçekleşmesini sağlayacaktır.

Platon erdemi insan doğasıyla ilişkilendirir. Ona göre erdem insanın doğasına uygun durumda olmasıdır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...