Felsefe hakkında her şey…

John Langshaw Austin

06.11.2019
2.380
John Langshaw Austin

John Langshaw Austin (d. 1911 – 1960), insan düşüncesini gündelik dili incelemek suretiyle analiz etmeye çalışan dil felsefecisi. Ortaya attığı Konuşma Edimleri Kuramı ile çağdaş analitik düşüncede etkili olmuş, algı konusunda kuşkuculuğu eleştirmiştir.

Lancaster’da doğan John Langshaw Austin Oxford’da öldü. Babası mimardı. Öğrenimini Oxford Üniversitesinde yapan Austin 1933’te aynı üniversitede öğretim üyesi oldu. II. Dünya Savaşı’nda İngiliz istihbaratında görev aldı. Savaş bitince üniversiteye döndü. 1952’de profesörlüğe yükselerek ölümüne değin bu görevi sürdürdü.

Mantıkçı Pozitivizm ve Günlük Dil Felsefesi 20. yy Anglo-Sakson düşüncesinde iki karşıt akım oluşturur. Bunlardan ilki, Russell, Wittgenstein (gençlik dönemi) ve Carnap gibi filozofların önderliğinde gelişmişken İkincisi de Ryle, olgunluk dönemindeki Wittgenstein ve John Langshaw Austin’den etkilenmiştir. Çağdaş Oxford felsefesi olarak da bilinen bu ikinci akım, felsefe için yapay-sembolik bir dilin zorunlu olmadığını ve doğal dilin yeterli olduğunu savunur.

Wittgenstein’ın olgunluk dönemindeki felsefesinde olduğu gibi, John Langshaw Austin de günlük dile ve özellikle dilin kullanımına, büyük önem vermiştir. Ancak bunun bir Wittgenstein etkisi olmak yerine dönemin ve özellikle Aristotelesçi Oxford geleneğinin genel niteliğinin bir yansıması olduğu söylenebilir.

Austin’in dili doğru kullanarak birçok felsefe sorununun giderilebileceğine olan inancı, bu doğrultudaki uygulamaları ve özellikle sağduyuyu felsefesine çıkış noktası olarak alması, belirgin bir biçimde, G. E. Moore’un etkisini taşır. Austin derslerinde ve katıldığı seminerlerde, çok etkili olan eleştiri gücü ile yaşamının son on beş yılında büyük yetke kazanmış ve ilgi toplamıştır.

Austin’e göre doğruluk değeri taşıyan cümleler, sözlerin (İng. utterance) çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Austin olguları temsil eden cümlelerdense edimsel söz olarak adlandırdığı cümleleri ele alır. Bu tür cümleleri niteleyen iki temel vasıf bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu cümlelerin bildirim cümlelerinin formuna sahip olmalarına rağmen betimleyici olmamaları ve bu nedenle bir doğruluk değeri almamalarıdır. İkincisi ise belli uygun şartlar altında bu cümlelerden birini ifade etmek, sadece bir şey söylemek değil bir eylemde bulunmaktır.

Edimsel bir söz (İng. performative utterance), arzu edilen sonucu üretmediğinde yanlış olmaktansa sonuçsuz olur. Edimsel bir söz sarf edildiğinde sergilenen eylemi John Langshaw Austin, söz-edimi (İng. speech-act) olarak adlandırır. Bu edim biçimini daha sonra Austin söyleme yoluyla sergilenen söyleme dışı bir eylem olduğu için edimsel eylem (İng. illocutionary act) olarak adlandırmıştır. Austin daha sonra edimsel sözleri daha ayrıntılı bir sınıflandırmaya tabi tutar. Örneğin, bir soru sorma ediminde bir kişi bir ses dizisi ürettiği bir eylemde bulunur. Bu itibarla sergilenen başarımı, Austin sesçil edim (İng. phonetic act) olarak adlandırır. Edimin kendisi ise bir sessel-edimdir (İng. phone). Sorulan soru bir dilin gramerine uygun olduğu ve o dile ait sözcükleri içerdiği için, söz konusu sesçil edim aynı zamanda sözsel bir edimdir (İng. phatic act). Austin bu tür edimleri sözsel-edimler (İng. pheme) olarak da adlandırmaktadır. Ayrıca soruyu soran belli bir nesneye gönderimde bulunan bir edimde bulunmuşsa böyle bir gönderim içeren bir sözsel-edim aynı zamanda anlam odağı (İng. rheme) olarak adlandırılır. Bu üç tür edim de bir şey söyleme edimleridir ve Austin tarafından düzsöz edimi (İng. locutionary act) olarak adlandırılır.

Soru sormanın dışında sergilenebilecek farklı pek çok edim bulunmaktadır: emir vermek, söz vermek, vaatte bulunmak vb. söyleme yoluyla sergilenen söyleme dışı bir edimde bulunmak, bir söyleme edimini belli bir etki (İng. force) ile birlikte kullanmaktır. Bir şeyi söyleme edimi değil bir şeyi söylemekle bir edim sergilemektir. Eğer sorulan soruya bir başkası bir cevap veriyorsa John Langshaw Austin, bir başkasının cevap vermesini teşvik etmek üzere sergilenen edimi başka bir edime yol açtığı için bunu, bir etkisöz edimi (İng. perlocutionary) olarak adlandırır. Böyle bir edim, bir şeyi söyleyerek bir edimde bulunmayı içerir. Başarılı bir biçimde böyle bir edimde bulunan, hem bir söyleme edimi hem de söyleme yoluyla sergilenen söyleme dışı bir edim gerçekleştirmiş olur.

John Langshaw Austin’in kuşkuculuğa karşı eleştirisinin merkezinde yanılsamaya dayalı kanıtlama yer alır. Bu kanıtlama, algısal bir yanılsama yaşadığımız durumlarda, algılananın kendisini doğru biçimde algılamadığımıza göre farkında olduğumuz şeyin zihinsel bir içerik olması gerektiğini öne sürmektedir.

Austin “yanılsama” ve bununla ilişkili “delüzyon”, “halüsinasyon” gibi sözcükler ile “görünür”, “tezahür eder” vb. fiilleri dikkate alır. Bu sözcüklerin felsefeciler tarafından icat edilmiş özel bir kullanımı olduğuna dikkat çeker. Austin’e göre bu sözcükleri biz söylediklerimizin doğruluğu ile ilgili çekince ve kayıtlarımızı ifade etmek üzere kullanırız. İşin içine duyusal veri gibi bir şeyi katmak, gördüğümüzle ilgili konuşmalarımıza herhangi bir şey eklememektedir.

John Langshaw Austin’in nihai hedefi kuşkuculuğun bağdaşıklığının altını oymaktır. Austin’in amacı, kuşkucuların başlangıç noktalarını inkâr ederek kuşkuculuğun daha en baştan ayağa kalkmasına engel olmaktır. Ayer’ın görünüş ifadelerinin (fenomenal ifadelerin) dışsal nesneler hakkındaki ifadelerimiz için kanıt temin ettiği hakkındaki iddiasını reddederek yapılabileceğine inanmaktadır.

İlgili konular:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...