Felsefe hakkında her şey…

Johannes Althusius’in Siyasal Düşünceleri

06.11.2019
1.505

Hukukçu ve Kalvenist bir siyaset felsefecisi olan Johannes Althusius (1563-1638) 1603’te yayınlanan Politica Methodice Digesta, Atque Exemplis Sacrir et Profanis Illustrata adlı ünlü yapıtında federalizm kavramının gelişimine büyük katkı yapmış ve ilk federalistlerden biri olarak nitelenmiştir. Althusius’un düşünce yaşamının en verimli dönemlerini geçirdiği Almanya’nın Emden kenti, bölgedeki politik ve dinsel etkinliğin kesişim noktasındaydı.

Hollanda ve Fransa’yı İngiltere’ye bağlayan zengin bir liman kentiydi ve politik özgürlüğün o dönemdeki güçlü merkezlerinden biriydi. Güçlü bir Kalvenist ruha sahip olsa da Katolik ve Lutherci unsurları da barış içinde bir arada bulunduruyordu. Althusius yaşadığı kentin bu özgürlükçü ortamından etkilenerek mutlak monarşiye karşı demokratik devlet düşüncesine hizmet eden görüşler öne sürdü. Althusius, insanların bağımsızlığının yöneticilere devredilemeyeceği görüşündeydi. Çünkü ona göre devletin başındaki kişi halkın efendisi değil, sadece halkın seçtiği bir görevliydi. Biricik egemen güç halkın kendisiydi. Althusius bu görüşleriyle “halk egemenliği” düşüncesine kesin formunu kazandıran ilk düşünür oldu. Bu açıdan Rousseau’nun kendisine çok şey borçlu olduğu düşünülmektedir. Egemenlik halka ait olduğuna göre, başta bulunan yönetici halk adına ve halkın yerine eylemde bulunabilir, “o, birtakım sınır ve bağlarla devleti yönetmek için halk tarafından görevlendirilmiş bir kimsedir; bu görevin ne olduğunu ve sınırlarını da halkın istencinden doğmuş olan yasa belirler. Devlet başkanı yasanın üstünde değil altındadır, yasa onun istencine bir sınır çizer; o, bu sınırı aşmaya kalkışırsa, halk da ona karşı ayaklanabilir.” (Gökberk, 1998: 188) Görüldüğü gibi Althusius’un görüşleri tümüyle demokratik yönetim biçimini betimleyen görüşlerdir ve “halk egemenliği” kavramı demokratik yönetimlerin en temel ilkesi olmuştur.

Althusius’a göre biricik egemen güç halktır ve yönetici halkın seçtiği bir görevlidir. Böylece Althusius, halk egemenliği düşüncesine kesin formunu kazandıran ilk düşünür olmuştur.

Althusius da Bodin gibi egemenliğin bölünmez, parçalanmaz, bir başkasına devredilemez bütünsel bir kavram olduğunu düşünmekteydi. Egemenliğin tek kişiye aktarılmasını ise özellikle yanlış buluyordu. Ona göre egemenliğin aktarılması, insanların özgürlüklerini yöneticiye aktarmaları demekti ki, bu da doğal haklara aykırı bir durumdu. İnsanların özgür olmaları en başta gelen doğal haktır. Bodin egemenlik hakkının bir krala devredilebileceğinden söz ederken Althusius, mutlak monarşi fikrine daima kararlılıkla karşı çıktı. Ona göre monarşi insanın ussal özüne, yani doğal yasaya aykırı bir yönetim biçimiydi. Althusius’a göre egemenlik doğrudan halktan çıktığı için, sadece halkın elinde bulunabilir. Çünkü insanın akıllı özü egemenliğin de kaynağıdır. Egemenlik aklı, akıl ise tüm insanlığı- halkı temsil eder. Devleti de bir sözleşmeye dayalı olarak halk kurmuştur. Dolayısıyla egemenlik de devleti kuranların yani halkın hakkıdır. Halk kendini bir Parlamento ile temsil ettirir. Parlamentonun yetkileri hiçbir biçimde ortadan kaldırılamaz. Devlet erkini yürütenler her aşamada halka bağlıdırlar. Halkın egemenliğe sahip çıkması en doğal hakkıdır; bir başka deyişle halkın egemen olma hakkı, doğal hakların başında gelir. Böylece Althusius doğal haklar kuramını halk egemenliği yönünden tamamlamaya çalışmıştır. Buna karşın, geniş toprakları bir merkezden yönetmenin zorlukları karşısında federatif devletlerden oluşan federal devlet modelini önermiş, bu konuda da öncü düşünürlerden biri olmuştur.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...