Felsefe hakkında her şey…

Bergson’da Madde ve Hafıza Birliği

05.11.2019
2.876

Madde ve Hafıza’nın başında Bergson ikici bir başlangıç noktasından yola çıktığını ilân eder: Tinin de maddenin de kendi gerçekliği vardır. Fakat bunların ilişkisi nasıl kurulmaktadır? İkiciliğin sorunu töz ayrılığını kabul ettikten sonra bu tözler arasındaki ilişkinin bir açıklamasını yapmaktır. Bu noktada maddenin nasıl kavrandığı belirleyici olur. Madde idealist bir biçimde kavrandığı zaman temsile indirgenir. Realist kavrayışa göre ise madde bizde temsillerin oluşmasının sebebidir fakat kendisi temsil değildir.

Temsil terimi bilincimizin gerçekliğe ilişkin tasavvurlarını anlatmak için kullanılır. Belki de temsil, bilişsel bilimin kuramsal bir kurgusudur. Temsile dayanan zihin kuramlarına göre zihnimiz düşünceler, kavramlar, algılar, duyumlar, kurallar, şemalar, imgeler ve fantezilerle doludur. Bunların hepsi semantik olarak değerlendirilebilir zihinsel nesnelerdir. Bir temsilin semantik bazı özellikleri vardır. Bunlar, içerik, gönderim, doğruluk koşulları, doğruluk değeridir.

Bergson’a göre ne idealist ne de realist konum zihin ile maddi gerçeklik arasındaki ilişkinin ne olduğu sorununu çözebilir. Madde ve Hafıza’nın önemli bir yönü, zihin beden ilişkisi sorununu, zihin maddi gerçeklik ilişkisi sorunsalının çözümünde merkezî bir yere koymasıdır. Dolayısıyla bu özel fakat merkezî sorun, Bergson’un maddenin ne olduğuna ilişkin varsayımını ortaya koyduğu çerçeveyi belirler. Bergson maddeyi “kendinde varolan bir imge” (une image qui existe en soi) olarak ele almayı önerir. Bunun sebebi madde ile ilişkimizin algı tarafından kuruluyor olmasıdır. İmgeleri algılarız, bunlar doğa yasaları uyarınca birbirini etkisinde kalan, birbirini etkileyen imgelerdir. Bedenimi ise yalnızca dışarıda bir şeyi algılar gibi algılamam, içeriden duygulanımlar yoluyla da tanırım. Evren bir imgeler bütünüdür ama onda yeni olarak karşıma çıkan ne varsa onunla bedenime dair bazı imgeler aracılığıyla karşılaşırım. Bedenimin yaklaşmasına veya uzaklaşmasına bağlı olarak dıştaki nesnelerin boyutlarının, biçimlerinin, renklerinin, seslerinin şiddetinin ve kokularının yoğunluğunun değiştiğini gözlemlerim. İşte “madde” bu imgelerin tümü ise “maddenin algısı” da bu imgelerin bedenimin mümkün hareketleriyle ilişkisidir. Maddeyi temsile indirgeyen idealizm evrene bedenin duruş noktasından bakmaktadır, buna karşın realizm maddeye erişmede bedenin oynadığı ayrıcalıklı rolü yok sayıp maddeyi kendinde, bağımsız olarak var olarak koyutlamaktadır. Bergson materyalizmi eleştirirken maddenin doğasının temsilden farklı olmadığını belirtir. Realizm ve materyalizm kendinde varolan maddenin bizde temsil oluşturabilme gücüne sahip olduğunu iddia eder.

Bergson “imge” terimini realizmin bu yanlış kanısını yıkmak için kullanır. Bununla beraber, Bergson maddeyi temsile indirgeyen idealizmi de eleştirir. Ona göre, “imge” temsil değildir. Bergson’a göre “imge” şeyden daha az temsilden daha fazlasıdır. İmge ile temsil arasında bir derece farkı olduğu hâlde, imgenin doğasıyla temsilin doğası arasında bir fark yoktur. Maddeyi imgeden soyutladığımızda geriye ne kalır? Bergson Madde ve Hafıza’da “Beyin maddi dünyanın bir parçasıdır, maddi dünya beynin bir parçası değildir.” der. Bunu bir imge olarak algıladığımız bedenimiz için de söyleyebiliriz. Beden hem dışarıdan hareket alabilir hem de dışarıya hareket iletebilir. Beynimizdeki hareketler de maddi dünyadaki hareketlere ayrılmaz bir biçimde bağlıdır. Bedenimiz bir merkezdir ama hareketi yalnızca yansıtan matematiksel bir nokta değildir bu, hareketle boğuşan ve hareketi emen bir noktadır. Bilinçten ve imgelerden muaf maddi dünya maddenin devamlı titreşimlerinden ve devamlılık içinde iletilen hareketinden ibaretse neden maddeyi imgeler şeklinde algılıyoruz veya neden madde bize kendisini imgelerle veriyor? Bergson maddenin böylece bölünmesinin bizim ihtiyaçlarımızdan dolayı olduğunu yazar. Algı, maddenin genel kütlesini insan eyleminin yararına ayrı cisimlere böler ve böylece ortaya insanın içinde ihtiyaçlarını karşıladığı, eylediği bir dünya çıkarır. Fakat sezgi, algıdan çok farklı- dır. Algı da zekâ gibi alışkanlıklarla örgütlenmiş olarak ihtiyaçlara göre yönlenir. Algı imgelerle, zekâ ise temsillerle işler; oysa sezgi temsil etmez. Bergson’a göre sezgi hafızadır. Biraz önce algının imgelerini maddenin sürekli titreşimine indirgediğimizde bunu maddeyi sezmemiz, maddeye ilişkin hafızamız sayesinde yapabildik.

Madde ve Hafıza’da madde ile bilinç arasındaki ilişkiyi hafıza kurmaktadır. Ancak hafızanın farklı çeşitleri vardır: Alışkanlık hafızası bedenin algısına, hareketlerin tekrarına dayanır ve otomatik bir biçimde davranabilmemizi sağlar. Onun sayesinde duyusal-motor mekanizmalarımızı ediniriz. Örneğin, bisiklete alışkanlık hafızamız sayesinde birtakım duyusal motor becerileri kazandığımız için binebiliriz. Yüzme ve dans etme de buna benzer. Dans etmeyi de yüzmeyi de öğrendikten sonra, çok uzun bir zaman boyunca yapmasak bile unutmayız. Öte yandan, bir de hakiki veya “saf” hafıza vardır ki onda kişisel anılarımız saklıdır. Bergson Madde ve Hafıza’da hafızayı bir düzlemde sivri ucu aşağıda duran bir koniye benzetir. Düzlem benim evrenimi simgeler, koninin ucu algılayan ve eyleyen bedenimi, koninin havada duran geniş zemini ise en eski anılarımı. Onun altında yeri şimdimden uzaklığına göre belirlenmiş çeşitli geçmiş bölgeleri vardır. Koni baş aşağı durduğu için bu anılar kendiliğinden şu andaki algıma doğru hareket etmekte, ona doğru ilerlemektedir. Şimdi bu koniyi hareket ettirelim. Dünyada bir imge algılanmış, ona yönelik bir eylem başlamış olsun. Anılar, daha doğrusu bir bütün olarak hafızanın hareketi bu eyleme yönelir, onu temaşa eder bir bakıma. Peki, saf hafıza olan sezgi maddeyle nasıl ilişki kurar? Sezginin kuramsal çabayla ilgisini vurgulamak bu soruyu yanıtlamak için yeterli kaynak sağlamaz. Bergson bu soruya bir bireyle sınırlı bir biçimde beden zihin ilişkisi sorunu çerçevesinin dışına çıkarak, kozmolojik bir çerçevede yanıt aramıştır. Bu bizi Yaratıcı Tekâmül’e götürür.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...