Felsefe hakkında her şey…

Bentham, Hayvan Haklarını Savunan İlk Filozoftur

06.11.2019
2.148

Bentham’dan önceki başlıca iki filozof —Descartes ve Kant— hayvanların haklarına, hatta iyi olmalarına bile pek fazla önem vermemişlerdir. Oysa Bentham, haz ve acının sadece insanların değil, hisseden (duyumsamaları olan) tüm varlıkların iyiliği konusunda göz önüne alınması gereken birinci! kaygı olduğuna inanmıştır.

Hayvanların iyiliği, sağlığı ve rahatı konusunda Rene Descartes’tan daha kayıtsız bir filozof akla getirmek zordur. Descartes’a göre, insanlar res cogitans yani “düşünen şey ya da töz” olmak gibi ayrıcalıklı bir niteliğe sahiptir. Bir başka deyişle, insanlarda yadsınamayacak gerçeklikte ve önemde bir zihin ya da ruh mevcuttur. Bu zihin düşüncenin, duyguların, akılcılığın mevkii, hür irade ve ahlaki değerlerinse temelidir. Bunun aksine, Descartes’a göre hayvanlarda zihin ya da ruh yoktur ve bu nedenle hayvanlar nihayetinde res extensa yani “uzamlı, fiziksel şey ya da tözdür” Hayvanlar esasen ete kemiğe bürünmüş, özdevinir makinelerden başka bir şey de-ğildir. Gözlerinden yansıyan bir “ruh” bulunmamaktadır; aynı şekilde, acıya ilişkin görünür davranışlarından da gerçek acı yansımamaktadır. Ruhlarının eksik olmasının bir sonucu olarak bilinçleri de eksiktir ve acıyı ya da hazzı hissedemezler. Descartes’ın öğretisi aynı zamanda Hristiyan doktrinidir, yani Descartes insanların Tanrı tarafından yaratılan ruhlara sahip olduğu, hayvanlarınsa olmadığına dair bu doktrini kabul etmiştir. Ve zihin ruhla aynı olduğu için eğer hayvanların ruhu yoksa o zaman zihinleri de yoktur. Eğer zihinleri yoksa, o zaman acıyı hissedemezler. Acıyı hissedebilmek için zihin lazımdır.

Jeremy Bentham’ın sosyal hazcılık felsefesi elbette ki herkesin aralıksız haz ya-şaması anlamına gelmiyordu. Onun anlayışı Epiküros felsefesine benziyordu. Bentham, sosyal hazcılığın hazzın maksimuma çıkarılması ve acının en aza indirgenmesi olduğunu savunmuştur ki bu sürekli restoranlara, barlara ya da genelevlere gitmeniz gerektiği anlamına gelmemektedir.

Descartes’tan sonra, Aydınlanma dönemi boyunca hayvanların iyiliği ve hakları üzerine çok çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Kant “Etik Üzerine Ders Notları”nda öğrencilerine şöyle söylemiştir:

“Hayvanlar söz konusu olduğunda, görevlerimiz doğrudan görevler değildir. Hayvanlar bilinçli yaratıklar değildir ve tek bir gayeye hizmet ederler. O gaye insandır. Dolayısıyla hayvanlara yönelik görevlerimiz aslında insana yönelik görevlerimizdir.”

Burada Kant, hayvanların bilinçliliği olmadığını söyleyen Descartes’la aynı görüştedir. Hatta Kant kesin buyruğunun ikinci bir versiyonunda, insanlara “başkalarına (ya da akılcı varlıklara) asla araç gibi değil, hep amaç gibi davran” düsturunu tembih etmektedir. Oysa insan olmayanlara istediğiniz gibi davranmanıza izin vermektedir.

Kant’ın Ders Notları’nın yayınlandığı yıl olan 1780’de Bentham da Ahlak ve Yasama İlkelerine Giriş adlı eserini tamamlamış ve hayvanlar konusunda Kant’a açıktan açığa cevap vermiştir:

“Konu ne akıl yürütüp yürütemedikleri ne de konuşup konuşamadıklarıdır; konu acı çekip çekemedikleridir.”

Burada faydacı Bentham akılsallığın iyilik ve kıymete göre ikinci planda olduğunu göstermektedir. Hazlar ve acılar kişinin hisseden / duygun varlıklara karşı mu-amelesinin temelini oluşturur. Bentham’ın demek istediği şudur ki eğer hisseden varlıklarda acıya sebebiyet verirseniz, ahlaksızca davranmış olursunuz. Böyleyken, faydacılık Kant’ın deontolojisine (ödev ahlakına) göre çok daha merhametli ve sevecen bir felsefe olarak ortaya çıkmaktadır. Eski Ahit’te der ki insanların hayvanlar üzerinde “hükmü ve egemenliği” vardır. Bentham muhtemelen bu hükmü ve egemenliği inkar eden ve buna zorbalık adını veren ilk kişidir.

Hayvan haklarını önemsemeyen bazıları, insan olmayanların, hakları da olamayacağını iddia etmektedir. Bu doğru olsa bile, demek değildir ki hayvanlara zarar vermeme ödeviniz silinip gidecektir. Örneğin, ünlü bir binayı ya da dini bir heykeli tahrip etmeme ödeviyle yükümlüsünüzdür, ama sebep bu cisimlerin var olmaya hakkı olması değildir.

Bentham’ın hayvanları savunma gayretini Peter Singer’dan daha fazla benimseyen ve devam ettiren varsa bile çok az filozof vardır. Princeton’da felsefe profesörü olan Singer hayvan haklarını şiddetle savunmuş, hatta bu hakların insanlarınkiyle eşit olduğunu ileri sürmüştür. Singer’a göre, hayvanların çıkarlarına saygı göstermemek “türcülük” yani “tür ayrımcılığıdır”. Ve tıpkı ırkçılık ya da cinsiyet ayrımcılığı gibi bu da itiraz edilmesi gereken bir tavırdır. Çünkü bu anlayış sırf hayvanlar farklı bir türe mensup diye onlara kötü muamele eder ya da sırf biz insanız diye kendi türümüze ayrıcalık gösterir. Peki ama neye dayanarak itiraz edilmesi gereken bir anlayıştır bu?

Singer’a göre, çıkarları olmak hazzı ve acıyı hissedebilme yetisiyle bağlantılıdır, çünkü haz, çıkarların tatmin edilmesinden gelir. Bu anlamda hayvanlar bitkilerden farklıdır. Bitkilerin çıkarları bulunmamasına rağmen çıkarlarına olan şeyler vardır. Hayvanların çıkarlarıysa bizimkilere benzediği için, Singer’a göre, bunlara da insanlarınkiyle eşit düzeyde ağırlık verilmelidir. Öte yandan domuzun ya da atın oy vermeye hakkı olduğunu söylemek anlamsız olacaktır, çünkü oy vermekte bir çıkarları yoktur. Bununla birlikte, Singer’a göre, hayvanların acı çekmeme veya yok yere acı çekmeme veya hiçbir iyi amaç olmaksızın kullanılmama hakları olduğunu söylemek anlamlıdır. Kimileri de hayvanların insanlarla eşit muamele görmesine lüzum olmadığını ve hayvan haklarına bizimkiyle eşit ağırlık verilmemesi gerektiğini savunmaktadır. Bunun da sebebi türler arasındaki yetenek ve potansiyel farkıdır, yani bu görüşe göre hayvanlar varoluşun daha aşağı bir biçimidir. Bununla birlikte, bu demek değildir ki çıkarlar hiçe sayılmalıdır. Bir şeyin bir hayvan açısından zalimce olup olmadığı, hayvanın tecrübe ettiği acının miktarıyla belirlenebilir, buradaki zalimlik “gereksiz” acı anlamındadır. Ancak Singer aşıdan tutun şampuana ya da antifrize kadar bir sürü ürünü test etmek için kobay fareleri gibi hayvanların kullanıldığı çoğu deneyi zalim ve ahlaksızca bulmuştur. Bentham’ın da aynı sonucu çıkaracağına hiç şüphe yoktur.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı; “Her Yönüyle Felsefeyi Anlamak” Kenneth Shouler

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...