Felsefe hakkında her şey…

Epikürcülük nedir? Epikürcü felsefe

15.11.2019
13.933
Epikürcülük nedir? Epikürcü felsefe

Epikürcülük nedir sorusunu şöyle cevaplamak mümkündür: Epikürcülük, Helenistik dönemin en önemli filozoflarından birisi olan Epikuros’un felsefe öğretisidir. Epikürcülük akımının takipçisi olan filozoflara da Epikürcüler denilmektedir.

Helenistik dönemin ilk büyük felsefe okulu, Epikürcülük anlayışının savunucusu olan Epikürosçu Okul’dur. Okul dönemin en önemli filozoflarından birisi olan Epiküros tarafından kurulmuştur.

Antik Çağ Yunan düşüncesinin en ilginç düşünürlerinden biri olan Epikuros, felsefesini, Demokritos’un atomculuğuyla Pyrrhon’un şüpheciliği üstüne kurmuştur. Yani Epikürcülük akımının köklerinde ve Epikürcülerin felsefe anlayışında atomculuk ve şüphecilik öncül fikir akımları olarak karşımıza çıkmaktadır.

EPİKÜRCÜLÜK ve MATERYALİZM

Bilimsel özdekçiliğin ustalarından biri, 15 Nisan 1841’de Jena’da verdiği Demoktritos’un doğa felsefesiyle Epikuros’unki arasındaki fark adını taşıyan doktora tezinde Epikuros’un atom düşüncesini nasıl zenginleştirdiğini ve onu eylem merkezi yaptığını, gerekircilik anlayışını nasıl yumuşatarak rastlantıya ve insan iradesinin müdahalesine yer verdiğini, felsefeyi dinden ve tanrı düşüncesinden nasıl kurtardığını anlatır ve onu birinci derecede önemli düşünür olarak niteler.

Ona göre özdekçilik, İlk Çağ’dan bu yana hiçbir zaman yalın bir mekanikçilik olmamıştır ve bunu en iyi belirten de Epikuros’tur.

Epikür (Epicuros)

Epikür (Epicuros)

EPİKÜRCÜLERİN AHLAK FELSEFESİ ANLAYIŞI

M.Ö. 341 yılında doğmuş olan Epiküros, felsefe tarihinde, daha çok belli bir yaşam tarzının savunucusu olan bir ahlakçı olarak bilinir.

O, insan yaşamının sıkıntılarıyla ilgilenmiş, insanın bu dünyadaki mutsuzluğunun, tanrılarla, ölüm ve kaderle ilgili yanlış inançlardan kaynaklandığını, söz konusu yanlış inançların, ancak onların yanlışlığını ve temelsizliğini ortaya çıkaracak bir varlık görüşüyle ortadan kaldırılabileceğini düşünmüştür.

Başka bir deyişle, özgün katkısı etik alanında olan Epiküros, bu amacına ulaşabilmek için belli bir bilgi ve varlık görüşü ortaya koymak durumunda kalmıştır.

Bu çerçeve içinde, felsefenin amacının, insana mutlu bir yaşam sürmesi için yardımcı olmak olduğunu düşünen Epiküros, tıpkı Sokrates gibi, özel bilimlerin bu amaca hiçbir katkı sağlamayacağı kanaatindeydi.

Ona göre, bizim temelde ve öncelikle, varlığa ilişkin doğru bilgiye ulaşırken sağlam bir bilgi ölçütüne sahip olabilmek amacıyla mantık bilgimiz ya da bir bilgi kuramımız olmalıdır. İkinci olarak da var olan şey ve olayların doğal nedenlerini, var olan her şeyin, doğaüstü değil de doğal nedenlerin eseri olduğunu anlayabilmemiz için fizik ya da varlık bilgimizin olması gerekir.

İşte bu bilgi, bizi Tanrı, ölüm ve kader korkusundan kurtaracağı için gerçekten de yararlı olan bir bilgidir. Nitekim, o materyalist görüşüyle insanları bu korkulardan kurtarmaya çalışmıştır. Son olarak da neden sakınıp neyin peşine düşmemiz, neyi arzu edip, neden uzak durmamız gerektiğini öğrenmek için insan doğasını tanıma ve bilme zorunluluğumuz vardır.

Epikuros, Septisizmde ve Stoacılıkta olduğu gibi, pratik felsefeye, yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda etkinlik göstermiştir.

Epikuros, Septisizmde ve Stoacılıkta olduğu gibi, pratik felsefeye, yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda etkinlik göstermiştir.

EPİKÜRCÜLÜKTE MUTLULUK ve HAZ

Epikürcü akım, “Her bireyin mutluluğu nasıl temin ve muhafaza edilir?” sorusuna şöyle yanıt vermiştir:

Yaşamdan zevk almalı, fakat düşünüp tartarak. Bir başka ifadeyle, iyi bir yaşam, müreffeh olduğu kadar acının ve ıstırabın olmadığı bir yaşamdır. Yaşamımız boyunca, en fazla refahı ve mutluluğu elde etmek ve en az acı ve ıstıraba katlanmak için hesap yapmalıyız. Örnek olarak; daha sonra acı çekmek pahasına şu andaki anlık, yoğun hazzı mı aramalıyım, yoksa şimdiki hazzı, ileride daha uzun süreli bir mutluluğu elde etmek umuduyla ertelemeli miyim?

Alternatif seçenekler arasında kâr-zarar hesabı yapmalıyız. Başka bir söylemle bu, irfan sahibi ve kendisinin farkında olan bir hedonistin tavrıdır! Hazzı ara; fakat bu haz hesaplanmış, planlanmış olsun! Daha açıkçası, siyasete veya beraberinde endişe ve risk getiren diğer meselelere bulaşma!

Bunlar yerine, şarabının ve peynirinin tadını, barış ve huzur içinde çıkarabileceğin korunmuş bir çevre içinde olmaya bak. Dolayısıyla Epikürcüler, körlemesine bir aşırı düşkünlük ve doyum arayışına dalmış, gayri ahlaki bir yaşam sürenler gibi değildirler. Tam tersine, Epiküros, hayatta tedbir ve ihtiyatı tavsiye etmiştir; çünkü mutluluğu garanti altına alma konusunda hakimi olduğumuz tek şey hazdır.

EPİKÜRCÜ YAŞAM FELSEFESİ

Epikürcü yaşam felsefesi iki maddeyle özetlenebilir:

  1. Var olan tek “iyi”, hazdır.
  2. Azami hazzı temin edebilmek için, sadece kontrol edebildiğimiz hazların tadını çıkarmalıyız.

Bu bağlamda Epikürcülük, tedbir ve ihtiyat ile şekillenmiş bir hedonizm olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci planda Epikürcüler hazzı anlık duyumsal arzu olarak görmezler; Epikürcülük refahın ve mutluluğun, dostluk ve edebi hevesler gibi, daha rafine, güvenli biçimlerini vurgularlar. Eğer kişisel mutluluğumuzu temin ve muhafaza etmek istiyorsak, bunlar gibi daha belirgin ve incelmiş hazların peşinden koşmalıyızdır.

Aynı zamanda Epikürcülük, sağladığı azıcık hazza karşılık çok yoğun endişe­ye yol açan siyasi faaliyetleri küçümseyip reddetmiştir. Devleti veya toplumu bizatihi değer taşıyan unsurlar olarak görmez. Sadece haz ki bu da ister istemez bireyin hazzıdır, kendi içinde bir değere sahiptir.

Devlet ve toplum sadece bireyin hazzını sağladıkları ve bireyi acıdan uzak tuttukları ölçüde iyidirler. Yasalar ve adetler sadece bireysel menfaatleri desteklemek amacıyla varolduklarında bir değere sahiptirler. İnsanları hukuka karşı gelmekten alıkoyan şey cezalandırılma korkusudur yani acı korkusu.

Her şey, bireysel hazza dayanmaktadır. Ancak azami bireysel hazzı hedeflediği sürece bir ahlak veya bir hukuk sisteminin iyiliğinden söz edilebilir. Doğru ve ahlaki olan için bunun ötesin­de bir esas yoktur. (Fakat diğer on kişinin duyacağı hazzın benim duyacağım hoşnutsuzluğa değer olduğunu belirleyecek olan kim.? Ve farklı türdeki hazları birbirleriyle nasıl kıyaslayabilirim?!

Epiküros’un öğretisinden farklı olarak; fiziksel hazzın/zevkin yaşamda değeri olan tek şey olduğunu söyleyen radikal bir hedonizm, bütün nimet ve hizmet­lere nispeten kolayca ulaşabilen; hazzın ve zevkin artı değerine, yoksunluk ve acıdan ziyade güvenebilen insanlara hitap edebilir.

Fakat Antik Çağ’daki insanların büyük bir çoğunluğu için, böyle bir teori kolaylıkla ölümcül sonuçlar doğurabilirdi: Eğer insanların çoğu acı ve haz arasındaki ilişkiyi hesaplayacak olsaydı, ortalama yanıt negatif yönde olacaktı. Acıların toplamı hazların toplamını kolaylıkla aşardı. Radikal hedonizme göre, böyle bir yaşam da yaşamaya de­ğer olmazdı.

Bu açıdan, zalim kaderin sefalete mahkum ettiği insanlar için; M.Ö. üçüncü yüzyılda yaşamış, hedonist filozof Hegesias’ın intihar önerisi eksantrik bir fikir olmaktan öte bir anlam ifade eder. Saf hedonizm, intiharın savunucusu haline gelebilir.

Hegesias

Hegesias

Epikuros, bahçesinde (ki bu yüzden okuluna Yunanca bahçe anlamına gelen Kepos da denir) insanlara gerekli olan tek bilimin mutlu yaşama bilimi olduğunu öğretmiştir. Şöyle der: Aç kalmamak, üşümemek, susamamak: İşte Zeus’u bile kıskandıracak mutluluk…

İki büyük korkunun, Tanrı’yla ölümün, insanları mutsuz kıldığını görmüş ve bunlarla savaşmıştır. Ona göre mutluluk acının yokluğudur, buysa salt sükûn (Yu. Ataraxia) halidir. Bu duruma bilgelikle erişilebilir. Dostluk ve kardeşlik dışında, bu ruhsal sükûnu bozabilecek her türlü ilişkilerden kaçınmalıdır.

Birey olarak insanın mutluluğunu sağlamak görevinde bulunan felsefe; fizik, kanonik, etik olmak üzere üç kolda çalışır. Her üç kol da doğru eylemin ölçülerini vererek insanı bilgeliğe ve böylelikle de mutluluğa ulaştırır. Doğru eylem, doğru bilgiyle gerçekleşir.

Doğru bilgi de duyu verilerinin tekrarlanmasıyla elde edilen tasarımlar’dadır. İnsana huzursuzluk veren ve böylelikle de en büyük mutluluk olan ataraxia durumunu bozan; bu genel tasarımların içine hayal, masal, düş gibi doğal olmayan düşüncelerin karıştırılmasıdır.

Mutluluk, doğal bir dünya görüşüyle mümkündür. İnsanı boş yere mutsuz kılan bu düşçülüklerden kaçınmalı ve her şeyin doğal nedenleri olduğu bilinmelidir.

Epikuros’un bu düşüncesi kör bir gerekircilik değildir. Tersine, özgücün ve kendiliğinden devinim (devimin N.) varlığı rastlantının gerçek bulunduğu, insan iradesinin (birçok iç ve dış koşullarla belirlenmekte olmasına rağmen) bu nedenleri her zaman etkileyebileceğini savunmakla Epikuros yadgerekirciliğin (endeterminizmin) kurucusu sayılabilir.

Epikuros, insanın mutlu olabileceğini söyler, demek ki mutlu olmak insanın elindedir. Haz (Yu. Hedone) isteği doğaldır. Ama bu haz, acının yokluğundan doğan olumsuz bir hazdır. Epikuros, bununla, kötü anıları bulunmayan bir geçmişle tinsel ve tensel sükûn içinde bulunan bir şimdiyi ve güvenilen bir geleceği kapsayan acısız bir ruh ve vücut yapısını dile getirir.

Ataraxia kavramıyla ileri sürdüğü haz, böylesine bir hazdır. Bu savını yanlış yorumlayarak kendisini zevk düşkünlüğüyle suçlayanlara Menoikeos’a mektup’unda şöyle der: “Bizi anlamayan bilgisizlerin suçlamalarına kulak asma Menoikeos.

Haz en üstün iyidir dediğimiz zaman ne sefihlerin duydukları hazzı, ne de hayvanca hazları ileri sürdük. Bizim sözünü ettiğimiz haz, sadece ruh rahatsızlığıyla beden acısının yokluğundaki hazdır. Bedenimiz acısız ve ruhumuz rahatsa mutluyuz.

İnsanı mutlu kılan ne tıka basa yeme, ne çatlayasıya içme, ne de cinsel sapıklıklardır. İnsanı mutlu kılan; usa uygun ve sade alışkanlıklar, arayacağımız ve sakınacağımız şeyleri iyice ölçebilen bir ruha rahatsızlık veren yanlış ve boş inançları söküp atabilen bir ustur. O halde bütün bu söylediklerimizin ilkesi, iyiliklerin en üstünü olan bilgelik’tir. Onu felsefeden de üstün tutmak gerek.

O, bütün erdemlerin kaynağıdır’’. Oysa erdemli olunmadan bilge de olunamaz. Epikuros’un bulduğu en yüce erdem, mutluluğa götüren araçların tam ve doğru olarak tartılması erdemi’dir. Bilgelik de bu erdemle gerçekleşir. Tam ve doğru tartılınca, ne ölüm korkusu ne de

Tanrı ürküntüsü kalacaktır. Epikuros, çocukluğunda, Tanrı ürküntüsüyle ölüm korkusunun serseme çevirdiği insanların, büyücülük eden annesinden nasıl yardım dilediklerini görmüştür. Oysa ölüm varken biz yokuz, biz varken ölüm yoktur. Onunla hiçbir zaman karşılaşmayacağız ki ondan korkalım ve Evreni tanrılar yaratmamıştır: Durup dururken niçin yaratsınlar?

Kendi kendilerine yeter oldukları halde yeterliliklerini zedeleyen bu işe neden girişsinler? En yüksek derecede mutlu bulunurlarken evreni yönetmek gibi ağır bir yükün altına neden girsinler? Böylesine kötülüklerle dolu bir dünyayı, kendileri tüm iyilik oldukları halde, niçin yaratsınlar?

EPİKÜRCÜ HAZ HİYERARŞİSİ

Epikür’ün haz hiyerarşisi kabaca şöyle özetlenebilir:

  1. İnsan bir ihtiyacını giderirken (açken yemek yemek gibi) kısa süreli ve yoğun bir zevk alır.
  2. İhtiyacını gideren insan, ihtiyacını giderirken aldığı hazdan daha uzun süreli başka bir zevk daha yaşar (yemek yedikten sonra gelen tokluk hissi gibi). Bu ikinci tip zevklere Epikür, “statik zevkler” demiştir ve bunu ihtiyacın giderilmesi anındaki zevkten daha üstün tutmuştur.
  3. Fiziksel zevkin ardından, üstüne bir zevk olarak mental zevk açığa çıkar. Bunların da bazıları anlıktır ve o sebeple son aşamadaki haz, bu hazlar olamazlar (güzel bir şarkı dinlemek gibi).
  4. Son aşamada ya da skalanın en üstünde ise kalıcı hazlar yer alır ve bunlar zamanın, mekânın üstündeki hazlardır (güzel anılar, yaşamın değerli noktalarının anlıktaki izleri gibi).

EPİKÜRCÜLÜKTE VARLIK FELSEFESİ

Epikuros’a göre bütün doğa olayları atom bileşimleridir. Bölünemeyen parçacıklar ve bunların devimlerinin yer aldığı boşluk evrenin temelidir. Bu bölünemeyen parçacıklar, Demokritos’tan farklı olarak, sadece biçimleri ve büyüklükleriyle değil, ağırlıklarıyla da birbirlerinden ayrılırlar.

Epikuros’un, atomların düşey devinmelerinin, ağırlıkları ve kendiliğinden varolan bir özgücü nedeniyle doğru çizgiden çok hafif bir sapmayla meydana geldiği düşüncesi, dünyanın özdekçi bilgisi için çok büyük bir önem taşır.

Epikuros, bilimlerin denetinden yoksun bulunduğu halde üstün bir seziyle, dünyanın her zaman ve insan bilincinden bağımsız olarak varolduğunu, sonsuz ve ilksiz bulunduğunu, insanın bu dünyayı ancak duyularıyla tanıyabileceğini söylemiştir.

İlksiz ve sonsuz özdek düşüncesi de Herodotos’a mektup’unda şöyle açıklanır:

İlkin her sözcüğün anlamını incelemek gerekir Herodotos. O zaman diyebiliriz ki hiçbir şey hiçten doğmaz. Çünkü her şeyin kendisine özgü doğurucu bir tohumu olmasaydı her şey, her şeyden doğabilirdi. Öte yandan da her gözden yok olan yokluğa dönseydi bütün şeyler yok olurdu. Çünkü gözden yok olan her şey ancak yoklukta barınabilirdi. Bundan çıkan sonuç şudur ki: Dünya, her zaman şimdi olduğu gibi, varolagelmiştir ve bundan sonra da var kalacaktır. Dünya, özdeklerden kurulmuştur. Bu özdeklerin varlığını da duyumlarımız tanıtlamaktadır. Cisimlerden kimileri bileşiktir, kimileri de bileşikleri meydana getiren elemanlardır. Elemanlar, görünmez ve değişmez nitelikteki atomlardır. Çünkü, hiçbir şey yokluğa dönmediği için, bileşikler dağılınca, onları meydana getiren varlıkların da var kalmaları gerekir. Dünya sonsuzdur. Çünkü her sonlunun bir ucu olması gerekir, dünyanın ucu olmadığına göre sonsuzluğu açıktır. Sonu olmadığına göre de zorunlu olarak sonlu değil demektir. atomların devimlerinin başlangıcı yoktur. Çünkü atomlar boşluk kadar öncesizdir. Atomların devimleri sürekli ve sonsuzdur.

(Bu mektup parçaları, Mehmet Karasan’ın Büyük Filozoflar Antolojisi’ndeki değerli çevirisinden alınmıştır).

Epikuros’un bu parlak sezileri Lukretius’un aracılığıyla Roma’ya geçmiş ve sonunda Gassendi’yle Bacon’u etkileyerek doğa bilimlerinin gelişmesini büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Bilimsel felsefenin ustalarından biri şöyle der:

“Fransa’da özellikle Descartes tarafından temsil edilen 17. yüzyıl metafiziği, doğar doğmaz, karşısında uzlaşmaz bir hasım olarak, Gassendi’nin kişiliğinde Epikuroscu maddeciliği bulmuştur. Fransız ve İngiliz maddeciliği, her zaman, Demokritos ve Epikuros’a sımsıkı bağlı kalmıştır.”

Romalı Lukretius Carus’ün Epikurosculuğu açıklayan yapıtının adı De Rerum Natura’dır. Rönesans düşünürlerinden Montaigne, Pierre Charron, Sanchez, Lamothe-Levayer vb. Epikurosculuğu izlemişlerdir. Osmanlı sözlükleri, Epikurosculuğu şöyle sunmaktadırlar: ’’Lakin bu mezhebe mahsus bir düstur vardır ki o dahi elemden ihtiraz et düsturudur.

İşte o lezzetin mahiyeti bu düsturdan daha iyi anlaşılır. Epikür mezhebi bir şehvet mezhebi değil itidâl ve aklı selim mezhebidir deniliyorsa da Cenâbı Allah’ı inkar ve bedâyii kâinatı tesadüfe atıf ve intiharı tavsiye eden bir mezhep kadar aklı selime münâfi bir şey olamaz. (Bk. İsmail Fenni, Lugatçei Felsefe, . 231)

Epikurosculuk, görüldüğü gibi, metafizikçilerin, idealistlerin ve tanrıbilimcileri kasıtlı anlatımlarıyla anlam değiştirmiştir ve Epikuros’un kendisi genellikle anlaşılan anlamda bir Epikuroscu değildir. İdealistler onu kasıtlı olarak kaba ve hazcı saymışlardır, oysa Epikuros Antik Çağ Yunan felsefesinin en üstün ve en önemli düşünürlerinden biridir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı, “Felsefe Tarihi” Ahmet Cevizci

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...