Felsefe hakkında her şey…

Farabi’nin İlimler Tasnifi ve Mantık Anlayışı

04.11.2019
5.031

Her ilimler tasnifi, o sınıflandırmayı yapan düşünürün ilim ve yöntem anlayışının yanı sıra onun dünya görüşünü de yansıtır.

Fârâbî Mutluluğun Kazanılması (Tahsîlü’s- sa’âde), Mutluluk Yoluna Yöneltme (et-Tenbîh alâ sebîli’s-sa’âde) ve Mantığa Başlangıç (et-Tavtı’e) adlı eserlerinde de kısa bazı sınıflandırmalar ortaya koymuşsa da bu amaçla kaleme aldığı İlimlerin Sayımı (İhsâ’ü’l-ulûm) adlı eserinde kendi dönemindeki ilimleri sınıflandırarak her birinin tanımı, teorik ve pratik açı- dan değeri ile eğitim-öğretimdeki önemini belirtmiştir.

Filozof bu eserinde ilimleri beş ana başlık (fasıl) altında sınıflandırır: Birinci fasılda dil ilmi ve buna bağlı olarak dil (lügat), kelime bilgisi (sarf), cümle bilgisi (nahiv), yazı, okuma ve şiir ele alınır. Mantık ilmine ayrılmış olan ikinci fasılda bu ilmin gerekliliği, faydaları ve yöntem oluşu, konusu ve bölümleri (kategoriler, önermeler, kıyas, ispat, cedel, safsata, şiir, hitabet), eğitim ve öğretimdeki önemi gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Üçüncü fasıl matematik ilimlere (aritmetik, geometri, astronomi, mûsikî, mekanik, kaldıraçlar) ayrılırken, dördüncü fasılda felsefi ilimler fizik (fizik, gökyüzü ve dünya, oluş ve bozuluş, meteoroloji, basit cisimler, arazlar ve edilgiler, zooloji, botanik, psikoloji, mineraloji, antropoloji) ve metafizik (ontoloji, kanıtların ilkeleri, cisimsiz varlıklar) alt başlıkları altında sergilenir. Beşinci fasılda ise medenî ilimler olarak ahlak ve siyaset ile fıkıh ve kelâm ilimleri tanıtılır. Fârâbî, kendi dönemi ve kültür iklimi içerisinde o güne kadar dinî ilimler kategorine yerleştirilen fıkıh (hukuk) ve kelâmı felsefeyle bağlantılı kılarak bu iki disipline ahlak ve siyasetle birlikte medenî ilimler yahut toplum bilimleri adıyla ayrı bir kategoride yer vermiştir.

Bu, filozofa özgü yeni bir yaklaşımdır. Fârâbî’nin mantık alanındaki başarısı öncelikle Aristoteles’in Organon’ u üzerine yaptığı çalışmalarda orta çıkar. Filozof, Organon ’un her bölümünün özet, şerh ve tefsirini yapmakla kalmamış, aynı zamanda önceki mantıkçıların gözden kaçırdığı birçok problemi çözüme kavuşturmuş ve mantığın bütün bölümlerine ilişkin bağımsız eserler kaleme almıştır (Kaya, 1983: 82-83). O, Aristoteles de dahil olmak üzere kendisinden önceki mantıkçılarda görülmeyen ve kendisinden sonraki İslam mantı kçılarına yön veren bir sınıflandırma ile mantığı “kavramlar” (tasavvurât) ve “hükümler/ önermeler” (tasdîkât) olmak üzere iki kısma ayırır. Birinci kısım terimler ile tarifi meydana getiren temel unsurları, ikinci kısım ise önermeler, kıyas ve ispat şekillerini konu alır. Fârâbî’ye göre mantık “hata ihtimali olan her konuda akıl gücünü destekleyerek doğruya yönelten ve akılla elde edilen tüm bilgilerde hatadan korunmayı öğreten bir disiplindir”. (Fârâbî, 2001: 3) Mantık disiplini adını “akıl gücü”, “zihinde oluşan kavram birikimi” ve “bunların dil ile ifade edilmesi” şeklinde üç anlamı bulunan “nutk” kelimesinden almıştır ve iki işlevi bulunmaktadır: Aklı (a) hem kavram üretme ve düşünme sürecinde, (b) hem de söz ve söylem aşamasında hataya düşmekten koruyup doğru olana yöneltmek. Fârâbî, mantık isminin etimolojisini de dikkate alarak bu disiplinin ilk işlevini “iç konuşma” (ennutku’d- dâhilî), ikinci işlevini de “dış konuşma” (en-nutku’l-hâricî) olarak değerlendirir. Bu özelliği dolayısıyla mantık, bir bakıma gramere benzer. Şu farkla ki mantık bütün insanlığın ortak paydası olan düşünmenin/düşüncenin kanunlarını ortaya koyarken, gramer bir milletin diline ait kuralları verir.

Diğer bir deyişle gramer hatasız konuşmanın, mantık ise doğru düşünmenin kurallarını içerir; gramerin dil ve kelimelerle ilişkisi ne ise mantığın akıl ve kavramlarla ilişkisi de odur (Fârâbî, 2001: 4, 10). Fârâbî, genel anlamda “mantık” özel olarak da “kıyas”la ilişkileri bakımından ilimleri “kıyasa dayalı olanlar” ve “kıyasa dayalı olmayanlar” şeklinde ikiye ayırır. Kıyasa dayalı olmayanlar tıp, tarım, marangozluk ve inşaatçılık gibi teorik bilgi üretmekten çok uygulamaya yönelik olan ilim ve sanatlardır. Kıyasa dayalı olanlar ise ilk defa Fârâbî’nin “Beş Sanat” adı altında değerlendirdiği felsefe, cedel, safsata, hitabet ve şiir sanatıdır. Bu bağlamda kıyasın, (a) bir başkasına hitap etmede ve (b) varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerine dair sonuç çıkarmada kendini gösteren iki ayrı işlevinden söz eden Fârâbî’ye göre, beş sanatın felsefe dışında kalan dördü kıyası sadece başkasına hitap etmede kullanırken, buna karşılık felsefe onun her iki işlevinden de yararlanır. Beş sanatın özelliklerine gelince: (1) “Burhan” (kanı tlama/ispat) adıyla da anılan “felsefi söylem”, kanıtlanmış önermelere dayanır ve kesin/güvenilir (yakîn) bilgiye ulaştırır. (2) Diyalektik (cedelî) söylemden beklenen, yaygın olarak bilinen ve genel kabul gören önermelere dayanarak üstünlük sağlamaktır. (3) Sofistik söylem, hayal ve kuruntu ürünü önermeler kullanarak muhatabı yanıltma amacına hizmet eder. (4) Retorik (hatâbî) söylemin hedefi kesinlik taşımayan önermelerle muhatabı ikna etmektir. (5) fiiirsel (poetik) söylem ile yapı lmak istenen de bazı şeylerin duygu ve hayal dünyasında canlanmasını sağlamaktır. (Fârâbî, 2001: 4-7). Fârâbî, Organon kadrosundaki sekiz kitabı, içerikleri ve birbirleriyle olan ilişkileri bakımından üç kısım halinde değerlendirir: Birinci kısımda beş sanatın hepsini kuşatan genel konuları kapsayan Kategoriler Kitabı, Önermeler Kitabı ve Kıyas Kitabı yer alır.

Felsefi söylemin kendine özgü kanun ve kurallarını içeren Burhan Kitabı ikinci kısmı oluşturur. Üçüncü kısmı teşkil eden Topika, Sofistika, Retorika ve Poetika ise öteki dört sanat yahut söylemi konu almaktadır. Fârâbî’nin dikkat çeken yaklaşımlarından biri de onun matematik (ilmü’t-teâlîm), fizik (el-ilmü’t-tabî’î), metafizik (el-ilmü’l-ilâhî) ve siyaseti (el-ilmü’l-medenî) beş sanattan biri olan felsefi söylem kapsamında değerlendirmesidir. Ona göre ister teorik bilgiye isterse uygulamaya (pratik) yönelik olsun, bu alanlarda kesin doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmanın yegâne yol ve yöntemi mantıktır (Fârâbî, 2001: 7-9). Fârâbî’nin mantı k alanında öncülük ettiği konulardan biri de Kant’tan yüzyıllarca evvel önermelerin “analitik” ve “sentetik” olmak üzere iki kategoride değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymasıdır. F. Bacon ve S. Mill’den çok önce “eksik tümevarım” olarak adlandırdığı “istatistik”i bilimde ve gündelik hayatta en çok kullanılan bir yöntem olduğunu söylemiş olması da yine filozofun önemli bir başarısıdır (Kaya, 1995: 148)

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...