Felsefe hakkında her şey…

Erasmus ve Rönesans İlişkisi

03.11.2019
3.579

Geç dönem hümanist düşünür olan Erasmus (1466-1536) Hollanda’nın Rotterdam kentinde doğmuş, İsviçre’nin Basel kentinde ölmüştür. Rönesans’ın en ünlü hümanistlerinden birisidir.

“Hümanistlerin Prensi” unvanına sahiptir. Aynı zamanda bir Katolik rahibi ve teologdur. Tam bir akademisyen olarak yetişmiş, Grekçe ve Latinceyi küçük yaşlarda öğrenmiş, 1499’da İngiltere’de hümanist John Colet ve Thomas More ile tanışması entelektüel yaşamında dönüm noktası olmuştur. Yapıtları arasında, “Deliliğe Övgü,” bugün de okumaya devam edilen en ünlü yapıtı- dır. Hıristiyan Şövalyenin El Kitabı, Çocukların Terbiye Edilmesi Üzerine, Julius Exclusus, Özgür İstenç Üzerine Deneme başlıca yapıtlarıdır.

John Colet’in Grekçe bilmeden İncil üzerine vaazlar verdiğini görünce Grekçeyi öğrenip Yeni Ahit’in Latince çevirisini yapmıştır. Ayrıca pek çok klasik eserin bası m işinin gerçekleşmesine önayak olmuş ve bu yolla hümanizmin gelişimine katkı sağlamıştır. Rönesans ruhuna yaptığı bir diğer önemli katkıysa, yazınsal anlatıda yeni bir biçem oluşturma yoluna gitmiş olmasıdır. Ona göre gerek felsefede gerek teolojide dilsel kesinlik, sözdizimsel doğruluk ve retorik parlaklık öncelikle ele alınmalı ve gerçekleştirilmeydi. Bu açıdan skolastik eğitim dilini ölü ve yavan buluyordu. Ona göre büyük klasik yazarların düşünceleri İncillerle uyum içindeydi. Özellikle, Platon’un felsefesi ve İsa’nın öğretileri arasında büyük benzerlikler vardı. İsa’nın yalın öğretisi ile Papalığın dogmatik ve kibirli tutumu arasında derin bir uyuşmazlık bulunduğunu fark etmişti.

Erasmus, ilk modern entelektüel nitelemesini de kilisenin ve siyasi yöneticilerin gölgesinde düşünen ve eyleyen toplumun zihinsel çerçevesini ve dünya görüşünü etkilemeye ve yenileştirmeye çalışması nedeniyle kazanmıştır. Deliliğe Övgü adlı ünlü kitabında ruhban sınıfının delilik denebilecek uygulamalarını, papalıktaki memuriyet düzenini, akla ve mantığa sığmaz skolastik uygulamaları eleştirmiştir. Günah çıkarma, üçleme, Tanrının İsa olarak insan kılığına girmesi, tözün dönüşümü gibi dinin temel dogmaları üzerine yapı- lan sonu gelmez tartışmaları gülünç bulmuş, manastırlardaki yaşamı, dinin özünden uzak olan garip ayrıntılar ve uygulamalar nedeniyle yadsımıştır. Erasmus’un bu konudaki temel eleştirisi dinin asıl doğasından uzaklaşıldığı, din insanlarının ipe-sapa gelmez ayrıntılar içinde yollarını kaybettikleri yolundadır. Bu nedenle skolastik eğitim programının tümüyle elden geçirilmesi ve yenileştirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Erasmus’un rahiplerin deliliğine övgüsü gerçek anlamda ironik, yani alaycıdır. Ama bir başka deliliği ciddi anlamda övmektedir: Bu, imanın yalınlığı ile özdeşleştirilen deliliktir.

O gerçek dinin bir kafa sorunu değil, yürek sorunu olduğunu hissetmiştir. Bu nedenle Erasmus, skolastik konuları hicvetmesine karşın dinin özüne ilişkin konularda gerçek bir kuşkucu değildi. Sadece kilise ile tartışmayı seviyordu: biricik isteği, kilisenin öğretilerini yeni hümanistik öğretimle uyumlu kılmaktı. Bu yüzden Katolik kilisesinin kendi içinde ciddi bir reforma gereksinimi olduğunu sürekli olarak vurgulama yoluna gitti. Bu eleştirel bakışa uygun olarak Erasmus, başlangıçta Martin Luther’in kiliseye karşı yönelttiği eleştirilerin temel noktalarını içtenlikle paylaşmıştır. Luther de Erasmus’un bilgisinin derinliğine ve genişliğine daima hayranlığını belirtmiştir. Onun Hıristiyanlığı akla uygun hale getirebilmek için yaptığı çalışmaları övmüş ve kısa süre içinde Lutherci partiye katılacağı umudunu dile getirmiştir.

Ancak Erasmus yaşamının ereği olarak gördüğü katıksız bilgin olma girişimindeki lider durumunun tehlikeye gireceğini düşünerek, Luther’den uzak durmaya karar vermiştir; inancına göre, salt bağımsız bir bilim adamı dindeki reformu etkilemeyi umut edebilirdi. Luther, Erasmus’u ya amaç yokluğu ya da korkaklık nedeniyle sorumluluktan kaçmakla suçlamıştır. Oysa Erasmus, Hıristiyan öğretideki kökenden bir değişikliği uygun bulmuyordu; ona göre varolan formüller içinde kalarak yapılacak olan bir reform daha anlamlı ve değerli olabilirdi. Luther bir eylem adamı olarak davranırken, Erasmus bir düşünür, eleştirmen olarak kalmıştır. Hümanizmin ahlaksal ilerleme için büyük bir kapasiteye sahip olduğu şeklindeki Rönesans düşüncesine bağlılığını Özgür İstenç Üzerine Deneme başlıklı kitabında da dile getirmiştir. Burada eğitimin aptallığı ve cehaleti önünde sonunda ortadan kaldıracağına olan inancını vurguluyordu. Erasmus dar anlamda dini hümanist olarak nitelense de Rönesans hümanizminin tüm değerlerini savunan biri olarak katıksız bir hümanist olduğu söylenebilir.

Erasmus Hıristiyanlığı Hümanizm ile uzlaştırmaya çalışıyor, dinin asıl doğasından uzaklaşıldığını, gerçek dinin kafa değil, yürek sorunu olduğunu düşünüyordu.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...