Felsefe hakkında her şey…

Alfred Adler’in Kişilik Kuramı

01.11.2019
15.072

Alfred Adler’in Kişilik Kuramı, Freud’un ortaya koyduğu id, ego ve superegonun çatışmasıyla ortaya çıkan kişilik yapısından farklı olarak insanların doğuştan olumlu güdülere sahip olduğunu ve kendilerini bireysel olarak en üst seviyelere taşımak ve mükemmel olmak için çaba gösterdiklerini ifade eder.

Aslında tüm insanların çocukken kendilerinden daha güçlü bir anne babaya bağımlı olmalarından kaynaklanan doğuştan bir aşağılık duygusuna sahip olduklarını belirten Adler, bireyin yaşam boyu bu aşağılık duygusunu yenebilmek için üstünlük çabası ortaya koyduğunu ileri sürer. Üstünlük çabasıyla birlikte bireylerin yaşadıkları fiziksel zayıflıkların ya da kayıpların daha çok çaba göstermek ve mükemmele ulaşma yolunda öncülük ettiğini savunur ve bu durumu da ödünleme olarak nitelendirir.

Gözleri görmeyen Ray Charles’ın dünya çapında bir şarkıcı olması, küçüklüğünde çocuk felci geçiren Franklin Roosevelt’in 20. yüzyıla damgasını vuran önemli kişilerden biri olması bu duruma örnek verilebilir.

Kendisi de küçük yaşlarda geçirdiği zatürree sebebiyle ölümden dönen Adler’in kuramında kişisel hayat deneyiminin etkisi büyüktür. Bazı durumlarda aşağılık duygusunun aşırıya kaçması bireyin kendisini çaresiz durumda hissetmesine ve aşağılık kompleksi geliştirmesine neden olabilir. Aşağılık duygusu insanı üstünlük çabası ve eksik yönleri ödünleme adına çabalamaya yöneltirken aşağılık kompleksi bunun tam tersi bir şekilde kişiyi yılgınlığa itebilir.

Adler kişilik gelişiminin ilk yıllarında ailenin kişilik gelişimine olan etkisini vurgulamaktadır. Çocuklarına aşırı özen gösterip onu şımartan ya da aşırı koruma sağlayan ailelerin çocuklarının kişilik yapıları bu duruma göre şekillenecektir. Adler bazı kişilik sorunlarının temelinde küçük yaşta ihmal edilmenin yattığını ifade eder.

Kişiliği ve kişilik davranışlarını etkileyen bir diğer unsur ise doğum sırasıdır. Aile içinde ilk, ortanca ya da en küçük çocuklar farklı kişilik gelişim özellikleri gösterirler.

Örneğin; ilk çocuklar ailenin ilk gözbebeği olarak şımartılma eğilimindedirler. Fakat ikinci çocuk doğduktan sonra üzerlerindeki eski ilgi azalır. Bu durum çocukta aşağılık duygusunun güçlenmesine neden olur. Bu sebeple Adler sorunlu çocukların ilk çocuklardan çıktığını vurgulamaktadır.

Adler ortanca kardeşlerin ise kendilerinden önce doğan büyük kardeşleri kadar güçlü ve hızlı olamadıkları için güçlü bir üstünlük çabası gösterdiklerini, bu yüzden bu farkı kapatmak için daha çok çaba gösterdiklerini ve daha başarılı insanlar olduklarını vurgulamaktadır (Burger, 2006).

Küçük kardeşlerin de çevrelerindeki herkesin onlardan güçlü olması sebebiyle aşağılık duygusu geliştirdiğinden bahseden Adler, aynı zamanda şımartılmayla beraber küçük kardeşlerin de kendilerine özgü sorunlar yaşadıklarından bahsetmektedir.

Adler’in kuramından doğum sırası ile ilgili değerlendirmeleri çoğu zaman temel özellikler taşısa da her birey ve aile yapısına tam olarak uymadığından çok fazla geçerlilik kazanamamıştır.

Adler’e göre insanların gerçeklik temeline dayanan ya da dayanmayan aşağılık duygularının üstesinden gelmeye çalışmaları kişilik gelişimleri açısından önemlidir. İnsanların bir şekilde kaderlerini belirleme gücüne sahip olmaları, kuramın insancıl psikoloji yaklaşımına öncülük etmesi açısından önemlidir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...